قَالَ اللّٰهُ تَعَالَى : هُوَ الَّذِي أَرْسَلَ رَسُولَهُ بِالْهُدَى وَدِينِ الْحَقِّ لِيُظْهِرَهُ عَلَى الدِّينِ كُلِّهِ وَكَفَى بِاللَّهِ شَهِيدًا.(سورة الفتح,٢٨)
الله تعالى شويله بيوردى - مئآلا : اونى ( إسلام دينينى ) هر دينين أؤستنه جقرمق إيجن رسولنى هدايت رهبرى و حق دينى إيله كوندرن ، او ، در . شاهد اولرق الله يتر . "
Allâhü Teâlâ şöyle buyurdu -meâlen-: “Onu (İslâm dinini) her dinin üstüne çıkarmak için resûlünü hidâyet rehberi ve hak dini ile gönderen, O’dur. Şâhid olarak da Allah yeter.”
(Fetih Sûresi, 28)
Hicrî: 16 Cemâziyelâhir 1445 Fazilet Takvim
HİDAYET REHBERİ
Âl-i İmrân Sûresi’nin “Andolsun ki, Allâhü Tealâ, müminleri minnettar buyurdu (onlara lütufta bulundu). Çünkü içlerinde kendilerinden, bir peygamber gönderdi ki: Onlara, Hak Teâlâ’nın âyetlerini okuyor ve onları tezkiye ediyor ve onlara kitap ve hikmet talim buyuruyor. Hâlbuki bundan evvel, apaçık bir dalâlet içinde bulunmuş idiler.” meâlindeki, 164. âyet-i kerîmesi, Resûl-i Ekrem’in (s.a.v.) fıtrî ulviyetini ve bütün beşeriyet için ne büyük bir hidayet rehberi olduğunu bildiriyor, kendisine tâbi olanların ahlâk ve hâllerini güzelleştirip yükseltmeye ne kadar gayret buyurduğunu gösteriyor.
Bu âyet-i kerîme, o büyük fazilet ve kemâlât sahibi olan, şanı yüce Peygamberin, her türlü şahsî ve dünyevî menfaatleri takipten uzak olduğuna da işaret etmektedir. İman şerefine nâil, Resûl-i Ekrem’e tâbi, onun yüce kadrini itiraf eden zâtlara, Allâhü Teâlâ, lütuf ve ihsanda bulunmuş oldu. Çünkü içlerinde kendilerinden, bir peygamber, yani; Hz. Muhammed aleyhissalâtü vesselâmı, büyük bir Resûl olarak gönderdi ki; onun ne kadar ahlâkî kemâlat ile muttasıf olduğunu gördüler, onun ne büyük bir şerefli nesebe, zâtî meziyete hâiz olduğunu bilip anladılar. Ve öyle bir Peygamber-i Zîşân ki onlara, o gönderildiği zâtlara, Hak Tealâ’nın âyetlerini, Kur’ân-ı Mübîn’i okuyor. Ve O Peygamber-i Zîşân, onları tezkiye ediyor; kötü hasletlerden, bozuk akîdelerden temizliyor ve onlara Kitâb ve hikmet tâlim buyuruyor; onlara Kur’ân-ı Kerîm’i ve sünnet-i nebeviyyeyi öğretiyor.
Bu sayededir ki; asırlardan beri imandan, hidayetten, ilim ve irfandan nasipsiz olarak cehalet ve mahkûmiyet içinde kalmış olan kavimler İslâmiyet’i kabul ettiler de onlardan âlim, fâzıl, her cihetten münevver, âlemin nizamını bilen; ictimaî, siyasî, idarî hikmetlere vâkıf bir güzîde ümmet vücuda geldi.
Artık Peygamber-i Zîşânımızın bu pek ulvî, benzersiz muvaffakiyetlerini güzelce düşünerek kendisine tabi olmalı, sünnet-i seniyyesine sımsıkı sarılmalıyız.
Hicrî: 16 Cemâziyelâhir 1445 Fazilet Takvim
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder