قَالَ اللّٰهُ تَعَالَى : وَالَّذ۪ينَ يُؤْذُونَ الْمُؤْمِن۪ينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ بِغَيْرِ مَا اكْتَسَبُوا فَقَدِ احْتَمَلُوا بُهْتَانًا وَاِثْمًا مُب۪ينًا. (سورة الأحزاب، ٥۸)
الله تعالى شويله بيوردى - مئآلا : و او كمسلر كى مؤمنين أركك و مؤمنه قدنلره يابمادقلرى بر شى سببيله أذاده بولونورلر . بونلر محقق ، بر يالان و آجق بر كوناح يوكلنمش اولورلر . "
Allâhü Teâlâ şöyle buyurdu -meâlen: ... “Ve o kimseler ki mümin erkek ve mümine kadınlara, yapmadıkları bir şey sebebiyle ezâda bulunurlar. Bunlar muhakkak, bir yalan ve açık bir günah yüklenmiş olurlar.”
(Ahzâb Sûresi, âyet 58)
Hicrî: 19 Rebîulevvel 1445 Fazilet Takvim
KARDEŞLİK HUKUKUNU İHLAL ETMEK MÜSLÜMANA YAKIŞMAZ
İslâm dini, muhabbet, kardeşlik ve yardımlaşma dinidir. Müslümanlar arasındaki kardeşlik, nesep kardeşliğinden daha kuvvetlidir. Bu kardeşliği kıracak herhangi bir söz, fiil ve hareket, İslâm ahlâkına ve Peygamber Efendimizin (s.a.v.), sünnet-i seniyyesine uymaz.
İslâm dini, Müslümanların can ve namusunu emniyet altına almıştır. Her Müslümanın canı da namusu da diğer bütün Müslümanlara haramdır.
Cenâb-ı Hak, Âl-i İmrân Sûresi’nin 103. âyet-i celîlesinde -meâlen-: “Ve hepiniz, Allâhü Teâlâ’nın ipine sımsıkı sarılınız ve birbirinizden ayrılmayınız. Ve Allâhü Teâlâ’nın üzerinizde olan nimetini de yâd ediniz ki siz, birbirinize düşmanlar iken Allâhü Teâlâ kalplerinizi birleştirdi de O’nun nimeti sebebiyle kardeşler oluverdiniz…” buyurarak, Müslümanlara bahşettiği en büyük nimetlerden birisinin de birbirlerine karşı kalplerinde ülfet ve muhabbet beslemek olduğunu bize haber veriyor.
İslâm ve imanın kuvvet ve dayanağı, gönül birliğidir, kardeşliktir. Bu birliği bozmaya götürecek, kardeşliği düşmanlığa sevk edecek herhangi bir fiil ve hareket; hattâ kasıt ve niyet, iman ve İslâm ahlâkına uygun değildir.
“Müslüman o kimsedir ki; Müslümanlar, onun dilinden ve elinden sâlim olur.” hadîs-i şerîfinden daha sağlam bir düstur olamaz. Bir Müslüman, elinde böyle bir terazi olduğu hâlde kardeşinin kalbini haksız yere rencide etmemelidir.
Resûlullah Efendimiz (s.a.v.), “Kardeşine, ister zâlim olsun, ister mazlum olsun yardım et.” buyurunca, Sahabe-i Kirâm’dan bir zât, “Yâ Resûlallah! Zâlim olduğu hâlde ona nasıl yardım edeyim?” diye sordu. “Onu, zulümden men edersin. Ona yardım, böyle olur.” buyurarak, zâlim de olsa Müslüman’a kötülükle karşılık vermek değil, onu iyiliğe davet etmek gerektiğini bildirmişlerdir.
Hicrî: 19 Rebîulevvel 1445 Fazilet Takvim
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder