قال رسول الله صلى الله عليه وسلم : يَا ابْنَ عُمَرَ دِينَكَ دِينَكَ إِنَّمَا هُوَ لَحْمُكَ وَدَمُكَ فَانْظُرْ عَمَّنْ تَأْخُذُ خُذْ عَنِ الَّذِينَ اسْتَقَامُوا وَلَا تَأْخُذْ عَنِ الَّذِينَ مَالُوا. (كنز)
رسول الله أفنديمز ( ﷺ ) بيوردولر : أى إبن عمر ! دينينه ( دقت أت ) ، ديننه ! زيرى او ، سنين هم أتيك هم ده قنين ( مسابه سنده ) در . دينينى كمدن أؤكرنديكينه دقت أت . دينينى إستقامت أؤزه ره اولانلردان آل . ( إستقامتدن آيريلب ده باطله ) ميل أدنلردن آلما . "
Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: “Ey İbn-i Ömer! Dinine (dikkat et), dinine! Zira o, senin hem etin hem de kanın (mesabesinde)dir. Dinini kimden öğrendiğine dikkat et. Dinini istikamet üzere olanlardan al. (İstikametten ayrılıp da bâtıla) meyledenlerden alma.”
(Kenzü’l-Ummâl)
Hicrî: 11 Rebîulâhir 1445 Fazilet Takvim
DİNDE İSTİKAMET ÜZERE OLMAK -1
İstikamet; doğruluk, vazifelerde dine uygun şekilde hareket etmek, sadakatten ve ölçülü olmaktan ayrılmamaktır. İstikamet; dînî hükümlere, akîdelere, amellere, ahlâkî ve insanî vazifelere riâyet edip Cenâb-ı Hakk’ın ve yaratılmışların haklarını gözetmeye dikkat etmektir.
Hûd Sûresi’nin 112. âyet-i kerîmesinde -meâlen-: “O hâlde emrolunduğun gibi dosdoğru ol ve seninle beraber tevbe edenler de (senin gibi dosdoğru olsunlar). Ve haddinizi aşmayın. Çünkü Rabbiniz, yapmakta olduğunuz şeyleri hakkıyla görendir.” buyurulmaktadır. Bu âyet-i kerîme Resûl-i Ekrem sallallâhü aleyhi ve sellem’in ve ona tâbi olarak Müslüman olma şerefine kavuşan zâtların doğrulukla ve Allâhü Teâlâ’nın emirlerine riâyet etmekle mükellef olduklarını bildirmektedir. Dînî vazifeleri yerine getirme husûsunda sabrın mükâfatsız kalmayacağını müjdelemektedir. Bu âyet-i kerîme şöyle tefsir edilmiştir:
Sen, emrolunduğun gibi dosdoğru ol. Hakkıyla istikamette bulun. Çünkü sen, her husûsta istikametle memursun. Ve senin, umumî ve husûsî bütün vazifelerini Kur’ân-ı Kerîm’de emrolunduğun gibi tam bir istikametle yapman gerekir. Ve bu sûretle Cenâb-ı Hakk’ın vahyine tamamen uyup Kur’ân-ı Kerîm’deki hükümleri ve ahlâkı yaşayarak bir istikamet numunesi olmalısın. Bunları yaptığında, hakkında hiçbir şüpheye mahal kalmayacaktır. Bunlar, peygamberliğine ve tebliğ vazifende muvaffak olduğuna en büyük delil olacaktır.
Onun için sen, seni inkâr edenlerin lafına bakma, onları Allâhü Teâlâ’ya bırak. Gerek müminlerle müşterek olan, itikâd ve amele ait umumî vazifende ve gerek bilhâssa nübüvvet vazifen icabı husûsî vazifende, emrolunduğun gibi kemâliyle (tam) bir istikamet üzere bulun. Sana vahyolunan emir, ne kadar ağır olursa olsun ne tebliğini ne icrâsını hiçbir müşkil karşısında terk etmeyip emrolunduğun gibi dosdoğru îfâda devam et. (Devamı yarın)
Hicrî: 11 Rebîulâhir 1445 Fazilet Takvim
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder