قَالَ اللهُ تَعَالَى : آمَنُوا بِاللهِ وَرَسُولِهِ ثُمَّ لَمْ يَرْتَابُوا وَجَاهَدُوا بِاَمْوَالِهِمْ وَاَنْفُسِهِمْ فِى سَبِيلِ اللهِ أُولٰئِكَ هُمُ الصَّادِقُونَ. (سورة الحجرات، ١٥)
الله تعالى شويله بيوردى ( مئآلا ) : مؤمنلر آنجق او كمسلردركى ، اللهه ورسولونه إيمان أتدكدن صكره شبهيه دوشميب الله يولنده ماللاريله ، جانلاريله جهاد أتمشلردر . إشده بونلار ( إيمانلارنده ) صادق اولانلرين تا كنديلريدر . "
Allâhü Teâlâ şöyle buyurdu (meâlen): “Müminler ancak o kimselerdir ki, Allâh’a ve Resûlüne iman ettikten sonra şüpheye düşmeyip Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihâd etmişlerdir. İşte bunlar (imanlarında) sâdık olanların ta kendileridir.”
(Hucurât Sûresi, âyet 15)
Hicrî: 19 Şaban 1443 Fazilet Takvim
MÜSLÜMAN NASIL OLMALIDIR?
Din kardeşlerine nasihat ve şefkat ile muamelede bulunmak sünnettir. Bu sebeple her husûsta insanlara nasihat etmelidir. Çünkü nasihat, dinin direğidir.
Müslüman, insanların başına gelen kötü bir şeye sevinmez, onlara merhamet ve şefkatle muamele eder. Hiç kimseyi, hoşuna gitmeyen bir şeyle anmaz. İnsanların zahmetlerine, Allâhü Teâlâ’nın nimetlerine şükrederek katlanır. İnsanlara yumuşaklıkla muamele eder. Kendisine haksızlık edeni affeder, kötülük yapana iyilikte bulunur. Öfkelendiği zaman kendine hâkim olur. Ancak dininde kuvvetli olanlar böyle davranabilirler.
Mümin kimse, insanların ihtiyaçlarını ve işlerini görmek için gayret eder. Zor hâlde kalana kolaylık gösterir. Sıkıntıda olanın sıkıntısını giderir. İnsanlara karşı adalet ve insafla davranır. Kederlinin kederini gidermeye gayret eder. Çünkü kul, Müslüman kardeşine yardım ettiği müddetçe Allâhü Teâlâ da ona yardımda bulunur. Resûlullah Efendimiz (s.a.v.), “Mağfiret edilmeyi icap ettiren şeylerden biri de Müslüman kardeşinin kalbini sevindirmendir.” buyurmuşlardır.
Mümin bir kişi, dargın olanları barıştırmaya gayret eder. Zira dargınların arasını düzeltmek, sadakaların en faziletlisidir.
Müslüman, Allâhü Teâlâ’nın verdiği nimetlerden dolayı kimseye hased etmez. Kimsenin malının elinden çıkmasını dilemez ve elinden çıkması için de hileye başvurmaz.
Müslüman, aleyhine olacağını bilse de hep doğru konuşur. İman ve yalan, iki ayrı taraftadır ve birbirlerinden çok uzaktır. Zira yalan, Peygamberimiz’in (s.a.v.) hiç sevmediği bir huydur.
Mümin, verdiği sözü yerine getirir. Çünkü verilen söz, bir borçtur. Sözünden dönmek ise münafıklıktandır.
Müslüman, yaşlılara ve âlimlere hürmet eder. Fısk ve bidat ehlini, güler yüzle karşılamaz. Günahkâr kimseye, (günahından döndürmeye gücü yetmezse) günahından dolayı kalbinden buğz eder. Onu, Allâhü Teâlâ’ya havale eder. Ona beddua ve lanet etmez, günahından dönmesi için dua eder.
Zalime, zulmünde bir adım dahi olsa yardım etmez. Yardım ederse cehennem ateşinde de onunla beraber bulunacağını bilir.
(İslâm Ahlâkı ve Âdâbı, Fazilet Neşriyat)
Hicrî: 19 Şaban 1443 Fazilet Takvim
SİTEDEKİ KONU BAŞLIKLARINI GÖRMEK İÇİN TIKLAYINIZ"
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder