قَالَ اللهُ تَعَالَى: وَمَٓا اَرْسَلْنَا مِنْ قَبْلِكَ مِنْ رَسُولٍ اِلَّا نُوحِي اِلَيْهِ اَنَّهُ لَٓا اِلٰهَ اِلَّٓا اَنَا فَاعْبُدُونِ. (سورة الانبياء، ۲٥ )
الله تعالى شويله بيوردى ( مئآلا ) : " وسندن أول هجبر رسول كوندرمدك كى ، اونه : محقق كى بندن باشقه اله يوقدر . او حالده بانه عبادت أدينز ، ديه وحيتمش اولمايالم . "
Allâhü Teâlâ şöyle buyurdu (meâlen):: “...Ve senden evvel hiçbir resûl göndermedik ki, ona: Muhakkak ki benden başka ilâh yoktur. O hâlde bana ibadet ediniz, diye vahyetmiş olmayalım.”
(Enbiyâ Sûresi, âyet 25)
Hicrî: 20 Şaban 1442 Fazilet Takvim
ÂHİRET İŞLERİNDE PEYGAMBERLERE İHTİYAÇ
Âhiret işlerinde peygamberlere ve şeriatlere ihtiyaç şu şekildedir: Şeriatin, âhiret ile alâkalı olan itikâdî ve amelî bütün hükümlerini bildirecek ve beyan edecek bir zâta ihtiyaç vardır. Çünkü insan, kendi aklıyla âhirete dâir malumât sahibi olamaz. Âhiret hâllerinden haberdâr olmak vahiy yoluyla mümkündür. Bu da ancak bir peygamber vasıtasıyla olabilir.
Peygamberler; dünyanın fânî olduğunu bildirdikten sonra âhiretin ebedî bir yurt ve mülk olduğununu haber verirler. Orada mümin, sâlih ve itaatkâr kimselere Allâhü Teâlâ’nın sırf fazlından ve kereminden büyük sevap ve cennette yüce dereceler ve birçok ebedî nimetler ihsan edeceğini haber verirler. Bu hususta âyet-i kerîmede şöyle buyrulmuştur (meâlen): “…Ve sizin için orada (cennette) nefislerinizin hoşlandığı her şey vardır ve sizin için orada ne isterseniz vardır.” (Fussılet Sûresi, âyet 31)
Cebbâr ve Kahhâr olan Allâhü Teâlâ indinde, küfür ehli olanlar için ebedî cehennem azâbı olduğu, günahkâr ve âsî olanlar için ise elîm bir azâbın olduğu, âyet-i kerîmede şöyle bildirilir (meâlen): “Şüphesiz o zakkum ağacı, çok günahkâr olanın yemeğidir ki, sıcak suyun kaynadığı gibi karınlar içinde kaynayacak(tır). (O), erimiş maden(ler) gibidir.” (Duhân Sûresi, âyet 43-46)
Bununla beraber şunu da bilmek lâzımdır ki Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bütün insanlara ve cinlere gönderilmiştir ve bu, sadece Peygamberimize mahsustur. Şu hâlde bütün insanlar ve cinler Peygamber Efendimizin ümmetidir. İman edenlere ‘ümmet-i icâbet’ denir. İman etmeyip küfredenlere ise ‘ümmet-i davet’ denir. Çünkü onlar davet edilmişlerdir lakin bu davete icâbet etmemişlerdir. Yahudî, Hıristiyan, Mecûsî ve diğer münkirlerin tamamı ümmet-i Muhammmed’den olup davette kaldılar, icâbet edemediler. Şimdi onlara Hıristiyan veya Yahudî denilmesi o milletler için bir lakabdır. Yoksa zamanımızdaki Yahudîleri Mûsâ aleyhisselâm’ın ümmeti veya Hıristiyanları Îsâ aleyhisselâm’ın ümmeti zannetmek, Muhammed Mustafa (s.a.v.) Efendimizin bütün insanlığa peygamber olduğunu inkâr etmektir.
Hicrî: 20 Şaban 1442 Fazilet Takvim
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder