1 Nisan 2021 Perşembe

HUDEYBİYE MUSÂLAHASI’NIN EHEMMİYETİ


 

قَالَ النَّبِىُّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ :  مَنْ قَالَ أَنَا عَالِمٌ فَهُوَ جَاهِلٌ. (طس)

بيغمبر أفندمز  ( ﷺ )  بيوردولر  ، "  هر كيم كى ’ بن عالمم ‘ درسه إشده او ، جاهليك تا كندسى در  . "

Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: “Her kim ki ‘Ben âlimim’ derse işte o, cahilin ta kendisidir.”

(Taberânî, el-Mu‘cemü’l-Evsat)

Hicrî:   18   Şaban     1442    Fazilet Takvim

 

HUDEYBİYE MUSÂLAHASI’NIN EHEMMİYETİ

 

Berâ bin Âzib (r.a.) Hazretleri şöyle demiştir: Bize göre (Fetih Sûresi’nde vaad edilen) feth-i mübîn, (Hudeybiye Musâlahası’ndaki) Rıdvân Beyʻatidir.” Fetih, lügatte kapalı bir şeyi açmak demektir. Müslümanların mukadderâtı ve müstakbel hayatı da Hudeybiye sulhuyla açılmış ve inkişâfa başlamıştır. Hudeybiye sulhuyla İslâm câmiasının siyâsî varlığı, muktedir bir devlet olduğu, düşmanları tarafından kabul ve tasdik edilmiş oldu. Bu tarihe kadar Hicaz’da Kureyş, Arapların, en yüksek siyâsî nüfûza sahip kabilesi idi. Resûlullah (s.a.v.)’in, Kureyş’i hiçe sayarak silâhsız, bin dört yüz kişi ile Mekke-i Mükerreme’nin kapısına kadar gelmesi ve neticede Kureyş’i bir sulh akdine mecbur etmesi, Kur’ân-ı Kerîm’in tabiri ile bir feth-i mübîndi, parlak bir zaferdi.

Bu tarihten itibaren Arap kabileleri heyetler göndererek, bölük bölük, İslâm dininin adalet ve medeniyet câmiasına girmeye başlamışlardır. Bu musâlahadan Mekke’nin fethine kadar geçen iki sene zarfında Müslüman olanların sayısı, İslâm dininin başlangıcı zamanından Hudeybiye’ye kadar geçen on dokuz yıl içinde Müslüman olanların sayısından birkaç kat fazladır. İşte Fetih Sûresi’nin bildirdiği fetih ve zafer kapısı, Hudeybiye sulhuyla açılmıştır. Hayber’in, Mekke’nin fethi gibi zaferler, bunu süratle takip etmiş ve Peygamber Efendimizin irtihâlinde Hicaz Yarımadası halkı tamamıyla Müslüman olmuşlardı. İrtihâllerinden sonra ise bir asır içinde İslâm hudûdu Afrika’nın en ücrâ hudutlarından Hint ve Çin serhadlerine kadar genişlemiştir.

Hudeybiye Musâlahası’yla İslâm topluluğu, siyâsî varlığa sahip bir devlet hâlini kazandığı için Peygamberimiz (s.a.v.), Hudeybiye’den döndükten sonra etraftaki devletlere (Doğu Roma imparatorluğu, İran Kisralığı, Habeşistan Necâşîliği, Mısır Mukavkıslığı, Yemâme ve Şam Hükümdarlıklarına) birer elçi ve mektup göndererek onları İslâm dinine davet etmiştir. “(Habîbim! Artık şimdi), ‘Ey insanlar! Ben, sizin hepinize Allâh’ın gönderdiği peygamberim…’ (diye ilan et!)” meâlindeki Aʻrâf Sûresi’nin 158. âyetiyle, memur olduğu bütün beşeriyete şâmil olan davetini yerine getirmiştir.

Hicrî:   18   Şaban     1442    Fazilet Takvim

 

SİTEDEKİ KONU BAŞLIKLARINI GÖRMEK İÇİN TIKLAYINIZ"

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder