قِيلَ يَا رَسُولَ اللهِ مَنْ أَوْلِيَاءُ اللهِ قَالَ: اَلَّذِينَ إِذَا رُؤُوا ذُكِرَ اللهُ. (نوادر)
رسول الله أفندمز ( ﷺ ) بيوردولر ، " ( رسول الله ) ، أولياء الله كيملردر ؟ " ديه سؤآل اولونونجه شويله بيوردولر : او كمسلردركه ، كورلدكلرى زمان الله تعالى حطرلانر . "
Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve selleme “(Yâ Resûlallah), evliyâullah kimlerdir?” diye sual olununca şöyle buyurdular: “O kimselerdir ki, görüldükleri zaman Allâhü Teâlâ hatırlanır.”
(Hakîm Tirmizî, Nevâdiru’l-Usûl)
Hicrî: 28
Muharrem 1442 Fazilet
Takvim
SİLSİLE-İ SÂDÂT’IN 33. VE SON HALKASI EBU’L-FÂRUK SÜLEYMAN HİLMİ TUNAHAN (K.S.) (SİLİSTREVÎ) HAZRETLERİ -1
Süleyman Hilmi Tunahan (k.s.) Efendi Hazretleri, 1888 (Hicri 1305, Rûmi 1304) senesinde -Bugün Bulgaristan sınırları içinde kalan- Silistre’nin Hezargrad kasabasının Ferhatlar Köyü’nde dünyaya geldiler. Babası Hocazâde Osman Fevzi Efendi (1845-1928), tahsîlini İstanbul’da tamamlamış ve Silistre’nin Satırlı ve Hacı Ahmed Paşa Medreselerinde yıllarca müderrislik yapmış mâruf bir dersiâmdır. Annesinin adı Hatice Hanım’dır. Dedesi ise, Kaymak Hâfız nâmı ile meşhur bir zât olup 110 yaşına doğru vefat etmiş olan Mahmud Efendi’dir.
Hocazâdeler olarak bilinen bu asîl ailenin ceddi, Seyyid İdris Bey’e dayanır. İdris Bey, Fâtih Sultan Mehmed Han tarafından Tuna Hân’ı nasbedilmiş ve üstelik kendisine kız kardeşi tezvic edilmiş bir zâttır. Babası Osman Efendi, İstanbul’da tahsiline devam ederken, dikkate şâyân bir rüya görmüştür. Rüyasında, vücudundan kopan bir parçanın gökyüzüne çıkıp dünyaya ışık saçtığını görür. Gördüğü rüyasını “Sulbünden gelecek bir evladının dünyayı mânen aydınlatacağı” şeklinde tabir eder. Silistre’ye dönünce evlenir. Dünyaya gelen Fehim, Süleyman Hilmi, İbrâhim ve Halil ismindeki dört oğlundan, rüyanın tabirine muvâfık düşecek isti’dâdı Süleyman Hilmi’de görür. Onun yetişmesi için husûsî bir ihtimam gösterir.
Süleyman Efendi Hazretleri (k.s.), ilk tahsilini 1902’de Silistre Rüşdiyesi’nde ve Satırlı Medresesi’nde yapar. Daha sonra tahsilini tamamlamak üzere babası tarafından 1907’de İstanbul’a gönderilir. Babası onu İstanbul’a gönderirken şu tavsiyede bulunmuştur: “Oğlum, Usûl-i Fıkıh ilmine iyi çalışırsan, dininde kuvvetli olursun. Mantık ilmine iyi çalışırsan, ilminde kuvvetli olursun.”
İstanbul’da, Fâtih Dersiâmlarından ve devrin meşhûr âlimlerinden Bafralı Ahmed Hamdi Efendi’nin ders halkasına oturdu ve 1913 yılında ondan birincilikle icâzet aldı. 1916’da Dârü’l-Hilâfeti’l-Aliyye Medreseleri, Kısm-ı Âlî (Sahn) Medresesi’ni bitirdikten sonra aynı yıl ihtisas (doktora) yapmak üzere tedrîsâtı 3 yıl olan Medresetü’l-Mütehassısîn’in (Süleymaniye Medresesi) Tefsir ve Hadîs şubesine girdi. (Devamı var)
Hicrî: 28 Muharrem 1442 Fazilet Takvim
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder