قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: أُغْدُ عَالِمًا أَوْ مُتَعَلِّمًا أَوْ مُسْتَمِعًا أَوْ مُحِبًّا وَلَا تَكُنِ الْخَامِسَةَ فَتَهْلِكَ. (الجامع الصغير)
رسول الله أفندمز ( ﷺ ) بيوردولر ، " ياعالم اول ويا طلبه اول ويا دنلين اول . وياحود بونلرى سون اول . بشنجى اولمه يوقسه هلاك اولورسون . "
Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: “Ya âlim ol veya talebe ol veya dinleyen ol veyahut bunları seven ol. Beşincisi olma yoksa helâk olursun.”
(Suyûtî, el-Câmiu’s-Sâğîr)
Hicrî: 01
Safer 1442 Fazilet
Takvim
TARİH BİLMENİN EHEMMİYETİ
93 Harbi diye meşhur olan 1877-78 Osmanlı-Rus Harbi’nin Anadolu cephesinde, Gazi Ahmed Muhtar Paşa’nın yanında kâtip olarak vazifeli olan Mehmet Arif Bey’in hatıralarından:
“Akıl bu ya! Önceleri tarih ilmine hiç ehemmiyet vermezdim. ‘Bilinmezse ne olur, lüzumsuz ve faydasız, yalnız bir bilgiçlikten ibârettir.’ der, adetâ bilinmesiyle bilinmemesini denk tutardım...
Lâkin yaşadığım son tecrübelerin yardımıyla aklım başıma geldi de anladım ki, meğer iş öyle değilmiş... Tarih o kadar mühim, o kadar dikkate değer bir ilimmiş ki, tarih bilinmez ise devlet gemisinin dümeni, istenilen semte doğru çevrilemez imiş. Târih bilmezlik, siyâsî olarak, devletçe çok büyük noksan ve hatalar meydana gelmesine sebep olurmuş. Târih, bir milletin ayıp ve noksanlarını görüp düzeltmesi için, bir ayna imiş. Hakikati gösteren ve sonraki nesillerin gözleri önüne konan bu ayna, ayıp ve kusurları olmayan milletlerin ise şu dünya pazarına, cemâl ve kemâllerine şükrederek, yakışıklı bir kıyafet ile çıkmalarına yararmış…
Hemen iddia edebilirim ki, târih, yalnız başına insanı canlandıracak, hârika bir ilimdir. Lâkin târihteki yüce hisler ve rûh, aydınlık bir fikirle beraber olarak, akıllı bir terbiyeci eliyle, gençlerin zihinlerine taşa nakşolunur gibi yazılmalıdır.
“Akıl bu ya! Önceleri tarih ilmine hiç ehemmiyet vermezdim. ‘Bilinmezse ne olur, lüzumsuz ve faydasız, yalnız bir bilgiçlikten ibârettir.’ der, adetâ bilinmesiyle bilinmemesini denk tutardım...
Lâkin yaşadığım son tecrübelerin yardımıyla aklım başıma geldi de anladım ki, meğer iş öyle değilmiş... Tarih o kadar mühim, o kadar dikkate değer bir ilimmiş ki, tarih bilinmez ise devlet gemisinin dümeni, istenilen semte doğru çevrilemez imiş. Târih bilmezlik, siyâsî olarak, devletçe çok büyük noksan ve hatalar meydana gelmesine sebep olurmuş. Târih, bir milletin ayıp ve noksanlarını görüp düzeltmesi için, bir ayna imiş. Hakikati gösteren ve sonraki nesillerin gözleri önüne konan bu ayna, ayıp ve kusurları olmayan milletlerin ise şu dünya pazarına, cemâl ve kemâllerine şükrederek, yakışıklı bir kıyafet ile çıkmalarına yararmış…
Hemen iddia edebilirim ki, târih, yalnız başına insanı canlandıracak, hârika bir ilimdir. Lâkin târihteki yüce hisler ve rûh, aydınlık bir fikirle beraber olarak, akıllı bir terbiyeci eliyle, gençlerin zihinlerine taşa nakşolunur gibi yazılmalıdır.
SAFER AYI İCTİMÂI, RU’YET VE BAŞLANGICI
Hicrî-Kamerî 1442 yılı Safer ayı ictimâı 17 Eylül Perşembe günü Türkiye saati ile 14.00’dadır.
Ru’yet ise, 18 Eylül Cuma Türkiye saati ile 00.40’dadır.
Hilâl’in görüldüğü yerler: ABD, Peru, Kolombiya, Panama, Kosta Rika, Meksika, Haiti, Honduras, Avustralya, Yeni Zelanda, Büyük Okyanus, Havai ve Solomon Adaları.
Hilâl; Türkiye, Almanya, Avusturya ve Arap Yarımadası’ndan görülemeyecektir.
Hilâl’in görüldüğü günü takip eden 18 Eylül Cuma günü, Safer ayının 1. günüdür.
Ru’yet ise, 18 Eylül Cuma Türkiye saati ile 00.40’dadır.
Hilâl’in görüldüğü yerler: ABD, Peru, Kolombiya, Panama, Kosta Rika, Meksika, Haiti, Honduras, Avustralya, Yeni Zelanda, Büyük Okyanus, Havai ve Solomon Adaları.
Hilâl; Türkiye, Almanya, Avusturya ve Arap Yarımadası’ndan görülemeyecektir.
Hilâl’in görüldüğü günü takip eden 18 Eylül Cuma günü, Safer ayının 1. günüdür.
Hicrî: 01
Safer 1442 Fazilet
Takvim
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder