قَالَ
اللهُ تَعَالَى: رُسُلًا مُبَشِّرِينَ وَمُنْذِرِينَ لِئَلَّا يَكُونَ لِلنَّاسِ
عَلَى اللهِ حُجَّةٌ بَعْدَ الرُّسُلِ وَكَانَ اللهُ عَزِيزًا حَكِيمًا. (سورة
النساء، ١٦٥)
الله تعالى
شويله بيوردى ( مئآلا ) : "
( جنت إيله ) مجده ليجى و ( جهنم إيله ) قورقوتوجى اولدقلرى حالده بيغمبرلر
( كوندردك كى ) ، او بيغمبرلردن صكره إنسانلر إيجن جناب حققه قارشى ( أؤزور ديه
إيلرى سوره بله جكلرى ) بر مازرتلرى بولونماسيك . و الله تعالى ، عزيزدر ، حكيم در ."
Allâhü Teâlâ şöyle buyurdu
(meâlen): “(Cennet ile) müjdeleyici ve (cehennem ile) korkutucu oldukları hâlde
peygamberler (gönderdik ki), o peygamberlerden sonra insanlar için Cenâb-ı
Hakk’a karşı (özür diye ileri sürebilecekleri) bir mazeretleri bulunmasın. Ve
Allâhü Teâlâ, Azîz’dir, Hakîm’dir.”
(Nisâ Sûresi, âyet
165)
Hicrî: 27 Şevval 1441 Fazilet
Takvimi
İLİM ÖĞRENMENİN FAZÎLETİ
Hz. Sahbere’den (r.a.) şöyle rivâyet olundu: Peygamberimiz (s.a.v.), ashâbına nasihat ederlerken iki kişi geldi. Onlara “Oturunuz, muhakkak siz hayır üzeresiniz.” buyurdular.
Peygamberimiz (s.a.v.) kalkıp ashâbı da oradan ayrılınca o iki kişi gelip “Yâ Resûlallah, bizim için ‘Oturunuz, siz hayır üzeresiniz’ buyurdunuz. Bu ifadeniz sadece bizim için mi, yoksa bütün insanlar için mi?” diye sordular. Bunun üzerine Peygamberimiz (s.a.v.): “İlim talep eden hiçbir kul yoktur ki bu, geçmiş günahlarına keffâret olmasın.” buyurdular.
PEYGAMBERLERİN GÖNDERİLMESİNDEKİ HİKMET
İmâm-ı Rabbânî (k.s.) Hazretleri şöyle buyurmuşlardır:
Muhakkak, peygamberlerin tamamı Hz. Allah tarafından bir rahmettir. Âlem bu büyük zâtlar vâsıtası ile ebedî kurtuluşa ermekle kendini mesut addeder ve ebedî belâlardan halâs bulur (kurtulur). Onların şerefli mevcûdiyetleri olmasaydı her şeyden müstağnî olan Cenâb-ı Hak, âlemden hiçbir kimseye zât ve sıfât-ı şerîflerinden haber vermezdi. Kimseye bunu işaret etmezdi, bildirmezdi. Hiçbir şahsı, marifet-i sübhâniyesine hidâyet buyurmazdı. Kullarına, emirlere imtisal etmeyi, nehiylerden de ebediyyen kaçınmayı teklif etmezdi.
Hâlbuki o emir ve yasakları, kendileriyle menfaatlensinler diye Hz. Allah mahz-ı kereminden insanlara teklif etmiştir. Ve Hz. Allah râzı olduğu şeyleri, olmadıklarından ayırmazdı. Öyleyse bu büyük nîmetin şükrünü hangi lisan yerine getirebilir! Bunun uhdesinden çıkmaya kimin gücü yetebilir? Bize in’âm eden, bizi İslâm’a hidayet eden ve bizi Enbiyâ (aleyhimüssalâtü vesselam)’ın tasdîk edicilerinden kılan Hz. Allâh’a hamdolsun…
(Mektûbât-ı İ. Rabbânî, c. 1, m. 63)
BEYİT:
Her şahsı, harîm-i Hakk’a mahrem mi sanırsın?
Her tâc giyen çulsuzu Edhem mi sanırsın? (Ziyâ Paşa)
“Her önüne geleni, hakîkat haremine girebilen -İlâhî hakîkatlere vâkıf- birisi mi sanırsın? Yani, başına tâc geçirmiş her çulsuzu İbrâhim bin Edhem -gibi mânâ ehli zâtlardan mı sanırsın?”
Hicrî: 27 Şevval 1441 Fazilet
Takvimi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder