10 Haziran 2020 Çarşamba

HAZRET-İ ALLAH ONLARLA İSTİHZÂ EDER




قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: لَا يَغُرَّنَّ صَلَاةُ امْرِئٍ وَلَا صِيَامُهُ مَنْ شَاءَ صَامَ وَمَنْ شَاءَ صَلَّى وَلَكِنْ لَا دِينَ لِمَنْ لَا أَمَانَةَ لَهُ. (عب)
رسول الله  أفندمز  ( ﷺ )  بيوردولر   ،:  "  هجبر كمسنيك نمازى و اوروجى صاقين ( سزى ) آلداتماسين ، ديلين اوروج طوطار ، ديلين نماز قلار ، لكن أمانته ( رعايت ) اولمايانيك دينى  ( كامل ) اولماز  ."
Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: “Hiçbir kimsenin namazı ve orucu sakın (sizi) aldatmasın. Dileyen oruç tutar, dileyen namaz kılar. Lâkin emânet(e riâyet)i olmayanın dîni (kâmil) olmaz.
(Musannef-i Abdurrezzak)
Hicrî:   18  Şevval  1441  Fazilet Takvimi

HAZRET-İ ALLAH ONLARLA İSTİHZÂ EDER


Münâfıkların reîsi Abdullah bin Übey ve arkadaşları bir gün sokağa çıktıklarında, Sahâbe-i Kirâm’dan bir kaç zâtın gelmekte olduklarını görmüşlerdi. İbn-i Übey yanındakilere “Bakınız, ben şu gelenleri başınızdan nasıl savacağım.” dedi ve sahâbîler yaklaştıkları zaman hemen Hz. Ebûbekr’in elini tutup, “Merhaba, Benî Temîm kabîlesinin efendisi, şeyhülislâm, mağarada Resûlullâh’ın arkadaşı, nefsini ve malını Resûlullâh’ın emrinde cömertçe harcamış bulunan Hazret-i Sıddîk” dedi.
Sonra, Hz. Ömer’in elini tutup, “Merhaba, Benî Adiyy kabîlesinin efendisi, dîninde kuvvetli, nefsini ve malını Resûlullâh’ın emrinde cömertçe harcamış bulunan Hazret-i Fâruk” dedi.
Sonra, Hz. Ali’nin elini tutup, “Merhaba, Resûlullâh’ın amcazâdesi, damadı, Resûlullah’tan (s.a.v.) başka bütün Hâşimoğullarının efendisi” dedi.
Hz. Ali, “Ey Abdullah! Allah’tan kork, münâfıklık etme, çünkü münâfıklar yaratılmışların en şerlisidir” deyince “Müsaade et, ey Ebu’l-Hasan, benim hakkımda böyle mi söylüyorsun? Vallâhi bizim îmanımız da sizin îmanınız gibi ve bizim tasdîkimiz de sizin tasdîkiniz gibidir.” demiş ve ayrılmışlar.
Abdullah bin Übey arkadaşlarına “Nasıl yaptım, gördünüz ya! İşte siz de bunları görünce böyle yapınız.” demiş. Onlar da “Sağol, sen bizim içimizde hayatta oldukça hep böyle hayırlı istifadeler ederiz.” diye kendisini övmüşler.
Müslümanlar da varıp Peygamber Efendimize (s.a.v.) haber vermişler. Akabinde Bakara Sûresi’nin 13, 14 ve 15. âyet-i kerîmeleri nâzil oldu (meâlen): “Ve onlara: Siz de insanların îman ettiği gibi îman edin, denilince derler ki: Biz o sefihlerin îman ettiği gibi îman eder miyiz? Muhakkak biliniz ki sefih olan ancak kendileridir. Fakat bilmezler. Müminlerle karşılaştıkları zaman ‘Biz de inandık derler.’ Şeytanları (elebaşları) ile başbaşa kaldıklarında ise: ‘Biz şüphesiz sizinleyiz, onlarla sadece alay etmekteyiz’ derler. Allah da kendileriyle alay eder ve azgınlıklarında onlara mühlet verir; böylece onlar bir müddet başıboş dolaşırlar.”
Hicrî:   18  Şevval  1441  Fazilet Takvimi



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder