12 Haziran 2020 Cuma

EHL-İ SÜNNET’E TÂBİ OLMA NİMETİ



قَالَ اللهُ تَعَالَى: وَأْمُرْ اَهْلَكَ بِالصَّلٰوةِ وَاصْطَبِرْ عَلَيْهَا لَا نَسْـَٔلُكَ رِزْقًا نَحْنُ نَرْزُقُكَ وَالْعَاقِبَةُ لِلتَّقْوٰى. (سورة طه، ١٣٢)
الله تعالى شويله بيوردى ( مئآلا )  :    "  هم أهلنه نماز إيله أمرت . كندن ده اونه صبر إيله دوام أيله . بز سندن بر رزق إستميوروز ، بز سنى رزقلانديريرز ( كوزل ) عاقبت ، تقوى ( أرباب ) نندر  ."
Allâhü Teâlâ şöyle buyurdu (meâlen): “Hem ehline namaz ile emret. Kendin de ona sabır ile devam eyle. Biz senden bir rızık istemiyoruz. Biz seni rızıklandırırız. (Güzel) âkıbet, takvâ (erbâbı)nındır.”
 (Tâhâ Sûresi, âyet 132)
Hicrî:   20  Şevval  1441  Fazilet Takvimi

EHL-İ SÜNNET’E TÂBİ OLMA NİMETİ

Muhakkak bu yolun büyükleri sünnet-i seniyyeye sımsıkı sarıldılar ve bid’atlerden uzak durdular. Bu yüzden, Ehl-i Sünnet’e tâbi olma nîmetinin ele geçmesiyle -her ne kadar kendilerinde birtakım mânevî hâller meydana gelmese bile- onları hep ferah ve neşe içinde görürsün. Onlar, sünnete tâbi olmakta birazcık gevşeklik hissettiklerinde bazı mânevî hâller mevcud olsa bile onu makbul görmezler.
Hâce Ubeydullah Ahrar (k.s.) Hazretleri: “Bütün mânevî hâller ve vecdler bana verilse, ancak bunlar Ehl-i Sünnet ve Cemâat itikâdına muvâfık olmasa, bu hâlleri şekâvet ve rüsvaylıktan başka bir şey görmem. Bana Ehl-i Sünnet ve Cemâat îtikâdı verilse bununla beraber bütün mânevî hâllerden mahrum edilsem, buna da asla üzülmem.” buyurmuşlardır. 
(Mektûbât-ı İmâm-ı Rabbânî, c. 1, m. 210)
ŞEHZADE BAYEZİD VE MUSTAFA’NIN SÜNNET MERÂSİMİ
Sultan İkinci Mehmed Han, Amasya’dan oğlu Şehzade Bayezid’i, Manisa’dan da Mustafa Çelebi’yi sünnet ettirmek için Edirne’ye getirtti. Merâsim hazırlıkları yapıldı. Etrafın beylerine, âlimlerine, kâdılarına ve fakirlerine davetçiler gitti. Halk Edirne’ye toplandı, şehrin çevresi dolup taştı. Padişahın otağını kurdular. Padişah da geçip otağında oturdu. Önce, âlimler davet olundu. Padişahın sağ yanında Mevlana Fahreddîn-i Acemî, sol yanında Mevlânâ Alâüddîn-i Tûsî, karşısında Sivrihisarlı Hızır Bey Çelebi, onun yanına Mevlânâ Şükrullah oturdu.
Hafızlar, Kur’ân-ı Kerîm okudular. Büyük âlimler okunan Kur’ân-ı Kerîm’i tefsir ettiler, ilmî sohbetler yapıldı. Sesi ve okuyuşu güzel olanlar gazeller okudular, uzun uzun sohbetler edildi. Meclis, türlü türlü nimetlerle süslendi.
Sonra Padişah, âlimlere hil’atlar giydirdi, türlü türlü ihsanlarda bulundu. Niceleri fakir gelip, zengin gittiler.
İkinci gün fakirler davet olundu. Onlara da türlü nimetler verildi, padişahın ihsânı ile zengin oldular. Bundan sonra beyler davet olundu.
At koşusu yapıldı, çok mükâfâtlar verildi. At koşturanların hiçbirisi mükâfâttan mahrum bırakılmadı. Kısaca, Sultan Mehmed kendi büyüklüğüne lâyık olan ne ise onu yaptı.
Bu sünnet merâsimi, 1456/57 yılında Edirne’de Meriç Suyu’nun kenarında yapıldı. 
(Neşrî Tarihi, Çamlıca B.Y.)
Hicrî:   20  Şevval  1441  Fazilet Takvimi



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder