قَالَ
رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِنَّ السَّعِيدَ لَمَنْ جُنِّبَ
الْفِتَنَ إِنَّ السَّعِيدَ لَمَنْ جُنِّبَ الْفِتَنَ إِنَّ السَّعِيدَ لَمَنْ
جُنِّبَ الْفِتَنَ وَلَمَنِ ابْتُلِيَ فَصَبَرَ. (د)
رسول
الله أفندمز ( ﷺ ) بيوردولر ،: " محقق
سعيد ، ألبتده فتنه لردن محافظه اولوناندر ، محقق سعيد ، ألبتده فتنه لردن محافظه
اولونان در . و هر كيم بو ( فتنه لرله ) إمتحان اولونوب ده صبره درسه بو صبرى نه
كوزلدر ."
Resûlullah Efendimiz
(s.a.v.) buyurdular: “Muhakkak saîd, elbette fitnelerden muhâfaza olunandır,
muhakkak saîd, elbette fitnelerden muhâfaza olunandır, muhakkak saîd, elbette
fitnelerden muhâfaza olunandır. Ve her kim (bu fitnelerle) imtihan olunup da
sabrederse bu sabrı ne güzeldir!”
(Sünen-i Ebû
Dâvud)
Hicrî: 23 Şevval 1441 Fazilet
Takvimi
MURAD HÜDÂVENDİGÂR
Sultan Birinci Murad Han, Orhan Gâzî’nin oğlu ve Osmanlı sultanlarının üçüncüsüdür. 1326 senesinde doğmuştur. Saltanatı 1360-1389 yılları arasındadır. Saltanatında Osmanlı Devleti’nin siyasî varlığı, Avrupalılar tarafından tanınmıştır. Osmanlı Devleti sancağının şekil ve renginin belirlenmesi Sultan Murad Han’ın saltanatında olmuştur.
Zamanında kırk kadar kale, şehir ve bilhassa Edirne şehri fethedildiği gibi Avrupalıların yüz bin ve üç yüz bin kişilik ordularına iki defa gâlip gelinerek devletin şânı yükselmiş ve pâyitaht Edirne’ye nakledilmiştir.
Sultan Murad Han gâyet cesur, yüce bir padişah olup, pek çok muhârebede bizzat bulunmuş, üç yüz bin kişilik Haçlı ordusuna Kosova sahrâsında kırk bin askerle karşı durmuş ve düşman ordusunu tamamen bozguna uğratmıştır. Ancak yaralıların arasına gizlenen bir düşman askeri, Kosova Savaşı’ndan hemen sonra savaş meydanını gezen Murad Hüdâvendigâr’ı şehîd etmiştir.
Sultan Murad Han’ın iç âzâları Kosova’daki türbeye ve naaşı Bursa’ya nakledilerek Çekirge Mahallesi’ndeki medrese ve imâreti yakınındaki türbesine defnedilmiştir.
Kemâl Paşazâde, Tevârih-i Âl-i Osman kitabında “Sultan Murad’ın velâyet sahibi olduğu ma’ruf ve meşhur idi.” diyerek evliyâ olduğunu şöyle anlatmaktadır:
Kerâmetleri olduğu, her tarafta bilinir ve insanlar anlatırlardı. O, güzel hasletlerde Âl-i Osman hânedânının iftihârı, sadâkatta Hz. Ebûbekir, adâlette Hz. Ömer ve şecâatte Hz. Ali (r.anhüm) tabîatlı idi.
Bazen namaza niyet etse tekbîri bir defada alamaz, üç defa tekrar ettiği olurdu. Halk onun sırrını bilemezdi. Bir gün kendisi îzah edip, imâmına ve yanında hazır olan cemâata şöyle söyledi:
“Sizin ne hoş hâliniz var. Bir tekbirde Kâbe-i şerîfeyi görüyorsunuz. Gözleriniz açıktır. Siz görüyorsunuz, ben göremiyorum. Demek ki, benim Hakk’a hizmette kusurum çoktur.”
(Kemâl Paşazâde, Tevârih-i Âl-i Osman, III. Defter, Çamlıca Bas. Yayın)
Hicrî: 23 Şevval 1441 Fazilet
Takvimi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder