11 Haziran 2020 Perşembe

İMÂM-I RABBÂNÎ (K.S.) HAZRETLERİNDEN NASÎHATLER




قَالَ اللهُ تَعَالَى: كُلُّ نَفْسٍ ذَائِقَةُ الْمَوْتِ وَنَبْلُوكُمْ بِالشَّرِّ وَالْخَيْرِ فِتْنَةً وَاِلَيْنَا تُرْجَعُونَ. (سورة الانبياء ،٣٥)
الله تعالى شويله بيوردى ( مئآلا )  :    "  هر نفس اؤلومى تاده جقدر و سزى بر إمتحان اولمق أؤزه ره شر و خير إيله دنريز . هبنز ده ( نهايت ) بزه دوندوروله جكسنز  ."
Allâhü Teâlâ şöyle buyurdu (meâlen): “Her nefis ölümü tadacaktır ve sizi bir imtihan olmak üzere şer ve hayr ile deneriz. Hepiniz de (nihayet) bize döndürüleceksiniz.”
(Enbiyâ Sûresi, âyet 35)
Hicrî:   19  Şevval  1441  Fazilet Takvimi

İMÂM-I RABBÂNÎ (K.S.) HAZRETLERİNDEN NASÎHATLER


Ey oğlum! Muhakkak dünyanın ömrü cidden çok azdır. Bu az vaktin de çoğu telef ve zâil olmuş, geriye çok az bir vakit kalmıştır. Âhiret hayatı ise bâki ve dâimdir. Ebedî ve sonsuz hayatta görülecek muâmele, şu sayılı dünya günlerine bağlı kılınmıştır. Bunun netîcesinde ya sonsuz nîmetler ya da ebedî azâb vardır. Bu haberi, Muhbir-i Sâdık Peygamber Efendimiz (s.a.v.) vermiştir.
Ey yavrum! Ömrünün en kıymetli zamanları hevâ ve heves peşinde geçti ve Allah düşmanlarını hoşnut edecek şeyler peşinde zâyi oldu da elde ömrünün düşkünlük çağları kaldı. Bugün geriye kalan ömrü, Cenâb-ı Hakk’ın rızâsı için sarf etmezsek; düşkünlük çağlarında bile olsa en şerefli vakitleri telafi ve tedârik etmezsek; azıcık bir mihneti (yani dünya hayatını), ebedî rahatımız için vesîle kılmazsak; bu kadar çok günahı, azıcık olan hasenâtımızla örtmezsek yarın hangi yüzle Hazret-i Allâh’ın huzuruna gideriz? Hangi mâzeretin ardına sığınırız? Tavşan (gaflet) uykusu ne zamana kadar uzayacak? Şu kulaklarımızdaki gaflet pamuğu ne zamana kadar kalacak? Yakında elbette basiretimizdeki perde, kulaklarımızdaki gaflet pamukları kalkacak. Lakin orada bir fayda vermeyecek. Vakti boşa harcamak âhirette hasret ve pişmanlıktan başka fayda sağlamayacak. O hâlde ölüm gelmezden ve kabre konulmazdan evvel kendin için amel etmek, sonra da ‘Vah özlediğim ölüm, nerede kaldın?’ diyerek beklemek lazımdır…
Bütün bunlar için evvela itikâdı tashih etmek ve dînin zarûriyyatından olan şeyleri tasdik etmek gerekir. Sonra fıkıh ilminin beyan ettiği şeyleri öğrenmek ve onunla amel etmek aynı şekilde zarûrîdir. Daha sonra da tasavvuf yoluna sülûk etmek (girmek) talep olunur.
Tasavvuf yoluna girmekten maksat, şer’an (dinde) inanılması îcab eden şeylere îmanın kat’î olarak ziyâdeleşmesi için olmalıdır… Yine bu yola girmekten maksat, fıkhî hükümleri edâ ederken kolaylık elde etmek, nefs-i emmâre tarafından meydana gelen zorluğu izâle etmektir. Şu fakîrin kat’î inancına göre tasavvuf yolu, şerîat ilimlerine yardımcıdır. Yoksa ona zıt bir şey değildir.
(Mektûbât-ı İmâm-ı Rabbânî, c. 1, m. 210)
Hicrî:   19  Şevval  1441  Fazilet Takvimi




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder