قَالَ اللهُ تَعَالَى: وَ عِنْدَهُ
مَفَاتِحُ الْغَيْبِ لَا يَعْلَمُهَا اِلَّا هُوَ وَيَعْلَمُ مَا فِى الْبَرِّ
وَالْبَحْرِ وَمَا تَسْقُطُ مِنْ وَرَقَةٍ اِلَّا يَعْلَمُهَا وَلَا حَبَّةٍ فِى
ظُلُمَاتِ الْاَرْضِ وَلَا رَطْبٍ وَلَا يَابِسٍ اِلَّا فِى كِتَابٍ مُبِينٍ.
(سورة الانعام، ٥٩ )
الله تعالى شويله بيوردى ( مئآلا )
: " بتون غيبيك آناحتارلرى اونون نزدنده در .
اونلرى اوندان باشقه كمسه بلمز . و او ، قرانلقلرى إيجنده بر حببه ده بولنمازكى
آنجق او بلير . ياش و قورى ( هجبر شى ) مستثنى اولمامق أؤزه ره هبسى آب آجق بر تاب
ده در . "
Allâhü
Teâlâ buyurdu (meâlen): “Bütün gaybın anahtarları onun nezdindedir. Onları
ondan başka kimse bilmez. Ve O, karada ve denizde ne varsa bilir. Bir yaprak
düşmez ve yerin karanlıkları içinde bir habbe de bulunmaz ki ancak O bilir. Yaş
ve kuru (hiçbir şey) müstesnâ olmamak üzere hepsi apaçık bir kitaptadır.”
(En’am sûresi, âyet 59)
Hicrî: 27 Rebiulevvel 1441 Fazilet
Takvimi
MÜMİN ÖLÜMÜN ACISINI NEDEN HİSSETMEZ
Âriflerden bir zât, Peygamberimizin (s.a.v.) ‘Müminin ruhu cesedinden, kılın hamurdan çıktığı gibi (kolayca) çıkar.’ hadîs-i şerîfini kuvvetlendirecek bir âyet-i kerîme var mıdır? diye tefekkür etmiş. Bu düşünce ile Kur’ân-ı Kerîm’i hatmetmiş, fakat bir şey bulamamış. Hatmi bitirdiği gece Peygamberimizi (s.a.v.) rüyasında görmüş ve: “Yâ Resûlallah, Cenâb-ı Hak (meâlen): Yaş ve kuru (hiçbir şey) müstesnâ olmamak üzere hepsi apaçık bir kitapta (Kur’ân-ı Kerîm’de)dir.” buyuruyor. Fakat ben sizin şu hadîs-i şerîfinizin mânâsını Kur’ân-ı Kerîm’de bulamadım.” demiş. Peygamberimiz (s.a.v.) ona:
“Onun manasını Yûsuf Sûresi’nde ara.” buyurmuşlar.
Uyanınca hemen Yûsuf Sûresi’ni okumuş ve hadîs-i şerîfin mânâsını (meâlen): ‘Ve ey Yûsuf, onların karşılarına çık, dedi. Onu görür görmez, (gözlerinde) pek büyüttüler (güzelliği karşısında hayrette kaldılar) ve kendi ellerini kesiverdiler…’(Yûsuf Sûresi, 31.) âyet-i kerîmesinde bulmuş.
Yani kadınlar Yûsuf Aleyhisselâm’ın fevkalâde güzelliğini görünce onu seyretmekle meşgul oldular da ellerini kesmelerinin acısını hissetmediler. İşte mümin de ölüm esnasında melâike-i kirâmı, cennetteki makâmını ve orada kendisi için hazırlanan nîmetleri görünce kalbi bunlarla meşgul olur ve ölümün acısını hissetmez.
ASHÂB-I BEDİR….Hallâd bin Amr bin Cemûh (r. anh)
Ensâr’dan ve Hazrec kabîlesindendir. Babası Amr, kardeşleri Muavviz, Muâz ve Ebû Eymen (radıyallâhü anhüm) ile birlikte Bedir Gazâsı’nda bulunmuş, babası ve kardeşi Ebû Eymen ile birlikte Uhud Gazâsı’nda şehîd olmuşlardır. Bir rivâyette Ebû Eymen kardeşi değil, pederi Amr Hazretlerinin kölesi idi.
Uhud Gazâsı’ndan sonra; meşhur sahâbî Câbir bin Abdullâh’ın (r.a.) da halası olan annesi Hind binti Amr (r. anhâ), kocasının, kardeşinin ve oğlunun naaşlarını alıp deveye yüklemiş, Medîne’ye götürüyordu. Yolda şehitlerin Uhud’da defnolunması emri ulaşınca onları geri getirdi, diğer şehitler ile Uhud’a defnolundular.
“Onun manasını Yûsuf Sûresi’nde ara.” buyurmuşlar.
Uyanınca hemen Yûsuf Sûresi’ni okumuş ve hadîs-i şerîfin mânâsını (meâlen): ‘Ve ey Yûsuf, onların karşılarına çık, dedi. Onu görür görmez, (gözlerinde) pek büyüttüler (güzelliği karşısında hayrette kaldılar) ve kendi ellerini kesiverdiler…’(Yûsuf Sûresi, 31.) âyet-i kerîmesinde bulmuş.
Yani kadınlar Yûsuf Aleyhisselâm’ın fevkalâde güzelliğini görünce onu seyretmekle meşgul oldular da ellerini kesmelerinin acısını hissetmediler. İşte mümin de ölüm esnasında melâike-i kirâmı, cennetteki makâmını ve orada kendisi için hazırlanan nîmetleri görünce kalbi bunlarla meşgul olur ve ölümün acısını hissetmez.
ASHÂB-I BEDİR….Hallâd bin Amr bin Cemûh (r. anh)
Ensâr’dan ve Hazrec kabîlesindendir. Babası Amr, kardeşleri Muavviz, Muâz ve Ebû Eymen (radıyallâhü anhüm) ile birlikte Bedir Gazâsı’nda bulunmuş, babası ve kardeşi Ebû Eymen ile birlikte Uhud Gazâsı’nda şehîd olmuşlardır. Bir rivâyette Ebû Eymen kardeşi değil, pederi Amr Hazretlerinin kölesi idi.
Uhud Gazâsı’ndan sonra; meşhur sahâbî Câbir bin Abdullâh’ın (r.a.) da halası olan annesi Hind binti Amr (r. anhâ), kocasının, kardeşinin ve oğlunun naaşlarını alıp deveye yüklemiş, Medîne’ye götürüyordu. Yolda şehitlerin Uhud’da defnolunması emri ulaşınca onları geri getirdi, diğer şehitler ile Uhud’a defnolundular.
Hicrî: 27 Rebiulevvel 1441 Fazilet
Takvimi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder