قَالَ
رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَنْ بَنَى مَسْجِدًا يُذْكَرُ
فِيهِ اسْمُ اللهِ بَنَى اللهُ لَهُ بَيْتًا فِى الْجَنَّةِ. (ه)
رسول الله أفندمز ( ﷺ ) بيوردولر ،: " كيم
إيجرسنده الله تعالى نيك إسمنيك ذكر أديله جكى بر مسجد بنا أدرسه ، الله تعالى ده
اونون إيجن جنتده بر كوشك ياراتر . "
Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Kim içerisinde Allâhü Teâlâ’nın isminin zikredileceği bir mescit binâ ederse,
Allâhü Teâlâ da onun için cennette bir köşk yaratır.”
(Sünen-i İbn-i Mâce)
Hicrî: 22 Rebiulevvel 1441 Fazilet
Takvimi
HAZRET-İ OSMAN’IN MESCİDİ GENİŞLETMESİ
İslâmiyet inkişâf ettikçe Müslümanlar her taraftan Medîne-i Münevvere’ye gelmeye başladı. Sayıları artıp Mescid-i Şerîf kâfi gelmeyince de sahrada çadır kurup namazlarını orada kılmaya başladılar.
Resûlullah (sallallâhü aleyhi ve sellem) Hazretleri:
“Her kim bizim bu mescidimizi bir zirâ kadar bile olsa genişletirse onun için cennet vardır.” buyurunca Hazret-i Osman (r.a.): “Yâ Resûlallah benim malım sana fedâdır. Ben bunu yaparım” diyerek 40 zirâ genişletti. Bunun üzerine Allâhü Tebâreke ve Teâlâ Hazretleri şu âyet-i kerîmeyi inzal buyurdu (meâlen):
“Allâh’ın mescidlerini ancak Allâh’a ve âhiret gününe inanan, namaza devam eden, zekâtını veren ve Allah’tan başkasından korkmayan kimseler îmâr eder. İşte bunlar (bu dört güzel hasleti kendinde toplayanlar) hidâyeti bulmuş, muradlarına ermişlerden olabilirler.” (Tevbe Sûresi, âyet 18)
Resûlullah (sallallâhü aleyhi ve sellem) Hazretleri:
“Her kim bizim bu mescidimizi bir zirâ kadar bile olsa genişletirse onun için cennet vardır.” buyurunca Hazret-i Osman (r.a.): “Yâ Resûlallah benim malım sana fedâdır. Ben bunu yaparım” diyerek 40 zirâ genişletti. Bunun üzerine Allâhü Tebâreke ve Teâlâ Hazretleri şu âyet-i kerîmeyi inzal buyurdu (meâlen):
“Allâh’ın mescidlerini ancak Allâh’a ve âhiret gününe inanan, namaza devam eden, zekâtını veren ve Allah’tan başkasından korkmayan kimseler îmâr eder. İşte bunlar (bu dört güzel hasleti kendinde toplayanlar) hidâyeti bulmuş, muradlarına ermişlerden olabilirler.” (Tevbe Sûresi, âyet 18)
NANKÖRLÜĞÜN CEZÂSI MAHRÛMİYETTİR
Ava çok çıkan bir padişah vardı. Çok sevdiği bir de tazısı vardı ki onu atlas kumaşlara bürümüştü. Tasması kıymetli mücevherlerle süslü, küpeleri altındandı. Tazıyı en güzel yiyeceklerle besletirdi. Padişah onu zevkle gezdirir, tazı da ardınca giderdi.
Yine bir gün yolda giderken tazı bir kemik gördü, hemen o kemiğe atıldı. Padişah, tazının bir kemiğe aldanıp onunla oyalandığını, kendisini takip etmeyi bıraktığını görünce çok gadaplandı. “Benim gibi bir padişahın varken başka şeye nasıl bakarsın?” deyip ipini elinden attı ve “Kovun gitsin bu nankör tazıyı!” dedi.
Sekbanbaşı: “Padişahım, tazıyı kovalım, ama bari üzerindeki kıymetli mücevherleri alalım.” deyince Padişah şöyle cevap verdi: “Hayır, öylece kovun gitsin. İleride aklı başına geldiğinde üzerindeki süsleri görsün de ahmaklık edip kimden ayrıldığını anlasın!”
Padişah böylece yanında bulunanlara içinde bulundukları nîmetin kıymetini bilmeleri için ders vermiş oldu.
Yine bir gün yolda giderken tazı bir kemik gördü, hemen o kemiğe atıldı. Padişah, tazının bir kemiğe aldanıp onunla oyalandığını, kendisini takip etmeyi bıraktığını görünce çok gadaplandı. “Benim gibi bir padişahın varken başka şeye nasıl bakarsın?” deyip ipini elinden attı ve “Kovun gitsin bu nankör tazıyı!” dedi.
Sekbanbaşı: “Padişahım, tazıyı kovalım, ama bari üzerindeki kıymetli mücevherleri alalım.” deyince Padişah şöyle cevap verdi: “Hayır, öylece kovun gitsin. İleride aklı başına geldiğinde üzerindeki süsleri görsün de ahmaklık edip kimden ayrıldığını anlasın!”
Padişah böylece yanında bulunanlara içinde bulundukları nîmetin kıymetini bilmeleri için ders vermiş oldu.
(Mantıku’t-Tayr, Feridüddin Attâr)
Hicrî: 22 Rebiulevvel 1441 Fazilet
Takvimi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder