قَالَ
رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِنَّ لِكُلِّ شَيْءٍ شَرَفًا
وَإِنَّ أَشْرَفَ الْمَجْلِسِ مَا يُسْتَقْبَلُ بِهِ الْقِبْلَةُ. (ك)
رسول الله أفندمز ( صلى الله عليه وسلم ) بويوردولر :"
محقق
هر شى إيجن بر شرف واردر . و محقق أن شرفلى اوطورمه شكلى ده قبليه دونولرك
اوطورولان در ."
Resûlullah Efendimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem) buyurdular: “Muhakkak her şey için bir şeref vardır. Ve muhakkak en şerefli oturma şekli de kıbleye dönülerek oturulandır.”
(Hâkim, el-Müstedrek)
Hicrî: 26 Safer 1440 Fazilet
Takvimi
HAZRET-İ ÖMER’İN ADÂLETİ
Hazret-i Ömer’in âdil bir idareci olduğu hususunda ulemâ ittifak etmişlerdir. Hazret-i Ömer (radıyallâhü anh) “Dicle kenarında koyun güden çobanın bir koyunu kaybolsa, ‘Niçin çobanın koyunlarını gözetmedin?’ diye Allâhü Teâlâ’nın onu benden sormasından korkarım” derdi.
Hazret-i Ömer (r.a.) herhangi bir yere, bir idareci veya memur gönderse, ona bir emirnâme verir ve yapmaları îcâb edenleri bildirirdi. Ayrıca, emirlerinin dışına çıkmamasını, aksi hâlin kendisini üzeceğini tenbih ederdi.
Abdurrahman bin Avf (r.a.) diyor ki: “Hazret-i Ömer geceleri sabaha kadar şehri dolaşır, bizzat bekçilik ederdi. Bir gece benim yanıma geldi. Bana: “Ey Abdurrahman! Bu gece şehrin kenarına bir kervan geldi; korkarım ki eşyalarından bir şey kaybolur. Gel gidelim de bu gece onları bekleyelim.” dedi. Sonra gittik sabah oluncaya kadar onları bekledik.”
Hazret-i Ömer (r.a.) kuru arpa ekmeği yerdi ve kaba bezden gömlek giyerdi. Onca gazalara katıldı, bu kadar vilâyetler onun eliyle feth olundu, o kadar mal ve mülk ayağına geldi. Nice şehirleri mâmur eyledi. Batıdan doğuya tâ Ceyhun’a varıncaya kadar, Azerbaycan, Horasan, Umman, Kirman, Mısır, Şam, Rum ve daha nice beldelere onun hükmü yetişti. Hatta rivâyet olunur ki Hazret-i Ömer (r.a.) zamanında sekiz bin camide Cuma namazı kılındı.
Her nereye asker gönderdiyse zafer kazanıp selâmetle ve ganîmetle dönmüşler ve asla hezimete uğramamışlardır. Bütün bunlara rağmen, tedbîri, tedâriki ve adâleti bereketinden, hilâfetleri devrinden evvel ne yiyip ne içiyorlarsa onu yediler, ziyâde eylemediler. Hatırlarına da asla kibir gelmedi.
Hazret-i Ömer (r.a.) insanları bir şeyden men etmek istediği zaman, önce bütün ev halkını ve yakınlarını toplar:
“Dikkatli olunuz ki ahâlîyi şu şeyden men edeceğim. Yasakladığım o şeyi terk etmek hususunda sizin ihtimamınız, başkalarından daha fazla olmalıdır. Şunu iyi biliniz ki, sizden biriniz o fiili işlerse, başkalarına vereceğim cezanın iki mislini tatbik ederim” buyurur, sonra o yasağı halka ilan ederdi.
Hazret-i Ömer (r.a.) herhangi bir yere, bir idareci veya memur gönderse, ona bir emirnâme verir ve yapmaları îcâb edenleri bildirirdi. Ayrıca, emirlerinin dışına çıkmamasını, aksi hâlin kendisini üzeceğini tenbih ederdi.
Abdurrahman bin Avf (r.a.) diyor ki: “Hazret-i Ömer geceleri sabaha kadar şehri dolaşır, bizzat bekçilik ederdi. Bir gece benim yanıma geldi. Bana: “Ey Abdurrahman! Bu gece şehrin kenarına bir kervan geldi; korkarım ki eşyalarından bir şey kaybolur. Gel gidelim de bu gece onları bekleyelim.” dedi. Sonra gittik sabah oluncaya kadar onları bekledik.”
Hazret-i Ömer (r.a.) kuru arpa ekmeği yerdi ve kaba bezden gömlek giyerdi. Onca gazalara katıldı, bu kadar vilâyetler onun eliyle feth olundu, o kadar mal ve mülk ayağına geldi. Nice şehirleri mâmur eyledi. Batıdan doğuya tâ Ceyhun’a varıncaya kadar, Azerbaycan, Horasan, Umman, Kirman, Mısır, Şam, Rum ve daha nice beldelere onun hükmü yetişti. Hatta rivâyet olunur ki Hazret-i Ömer (r.a.) zamanında sekiz bin camide Cuma namazı kılındı.
Her nereye asker gönderdiyse zafer kazanıp selâmetle ve ganîmetle dönmüşler ve asla hezimete uğramamışlardır. Bütün bunlara rağmen, tedbîri, tedâriki ve adâleti bereketinden, hilâfetleri devrinden evvel ne yiyip ne içiyorlarsa onu yediler, ziyâde eylemediler. Hatırlarına da asla kibir gelmedi.
Hazret-i Ömer (r.a.) insanları bir şeyden men etmek istediği zaman, önce bütün ev halkını ve yakınlarını toplar:
“Dikkatli olunuz ki ahâlîyi şu şeyden men edeceğim. Yasakladığım o şeyi terk etmek hususunda sizin ihtimamınız, başkalarından daha fazla olmalıdır. Şunu iyi biliniz ki, sizden biriniz o fiili işlerse, başkalarına vereceğim cezanın iki mislini tatbik ederim” buyurur, sonra o yasağı halka ilan ederdi.
(Menâkıb-ı Çeharyâr-ı Güzîn)
Hicrî: 26 Safer 1440 Fazilet
Takvimi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder