قَالَ
رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: حَيَاتِي خَيْرٌ لَكُمْ
تُحَدِّثُونَ وَنُحَدِّثُ لَكُمْ وَوَفَاتِي خَيْرٌ لَكُمْ تُعْرَضُ عَلَيَّ
أَعْمَالُكُمْ فَمَا رَأَيْتُ مِنْ خَيْرٍ حَمِدْتُ اللهَ عَلَيْهِ وَمَا رَأَيْتُ
مِنْ شَرٍّ اِسْتَغْفَرْتُ اللهَ لَكُمْ. (بزار)
رسول الله أفندمز ( صلى الله عليه وسلم ) بويوردولر :"
حياتده
اولمام سزين إيجن خيرلى در ، بنمله قونوشورسونوز بن ده سزنله قونوشوروم . وفاتم ده
سزين إيجن خيرلى در . عمللرينز بانه عَرض اولونور . خيرلى كوردكلرم إيجن اللهه حمد
أده رم . كوتو كوردكلرم حقنده إيسه سزين إيجن الله إستغفار أدرم ."
Resûlullah Efendimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem) buyurdular: “Hayatta olmam sizin için hayırlıdır, benimle konuşursunuz ben de sizinle konuşurum. Vefatım da sizin için hayırlıdır. Amelleriniz bana arz olunur. Hayırlı gördüklerim için Allâh’a hamd ederim. Kötü gördüklerim hakkında ise sizin için Allâh’a istiğfâr ederim.”
(Müsnedü’l-Bezzâr)
(Müsnedü’l-Bezzâr)
Hicrî: 06 Rabiulevvel 1440 Fazilet
Takvimi
PEYGAMBERİMİZİ İYİ TANIYALIM
Peygamberimiz Muhammed Mustafâ’nın (s.a.v.) peygamberliğinden sonra, daha önce gelmiş Peygamberlerin getirdikleri şerîatların hükmü kalmamıştır. Hakkâniyet ve hükümranlık sadece Kur’ân-ı Kerîm’e ve bizim Peygamberimize âittir. Onun içindir ki, Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bir ara Hazret-i Ömer’in elinde mensuh Tevrat sahifelerinden bir parça görünce ona âdeta çıkışarak:
“Siz de Yahûdî ve Hıristiyanlar gibi bana verilen nübüvvetten, bana indirilen Kur’ân’dan şüphe ve tereddüt mü ediyorsunuz? Vallâhi, Tevrat kendisine indirilen Mûsa Peygamber (şu anda) hayatta olsa idi, bana tâbi olmaktan başka hiçbir kudreti olamazdı.” buyurmuşlardır.
Binaenaleyh, Peygamber Efendimizin (s.a.v.) ve Kur’ân-ı Kerîm’in gelmesiyle İncil ve Tevrat’ın hükmü kaldırılmıştır. Kıyâmete kadar hükmü geçerli tek kitap Kur’ân-ı Kerîm’dir. Tasarruf ve hükümranlık da, ancak bizim Peygamberimiz Muhammed Mustafâ’ya (s.a.v.) âittir.
Hazret-i Muhammed Mustafa’nın (sallallâhü aleyhi ve sellem) ümmeti olan bizler, ona büyük bir sevgi ve hürmetle bağlanmamız lazımdır.
Dünya ve âhirette şerefli, fazîletli ve iyi insan olabilmek, âlemlere rahmet olan Peygamberimiz Muhammed Mustafa’yı (s.a.v.) iyi bilmek, iyi anlamak ve ona hakîki ümmet olmakla mümkündür. Bir insan, Peygamberimizi bilmedikten, tanımadıktan, sevmedikten sonra hiçbir şeyle şerefli ve fazîletli olamaz.
(Muhtasar İlmihal, Fazilet Neşriyat)
BU KADAR İNSAN NASIL HESABA ÇEKİLİR
Hazret-i Ali’ye (kerremellâhü vechehû):
“İnsanlar bu kadar çok olduğu halde Allâhü Teâlâ onları nasıl hesâba çeker?” diye sorulması üzerine,
“Onların çok olmasıyla beraber nasıl ayrı ayrı rızıklarını veriyorsa öylece hesaba çeker.” buyurmuşlardır.
(Edebü’d-Dünyâ ve’d-Dîn)
Hicrî: 06 Rabiulevvel 1440 Fazilet
Takvimi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder