قَالَ
رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِنَّمَا مَوْضِعُ الصَّلاةِ مِنَ
الدِّينِ كَمَوْضِعِ الرَّأْسِ مِنَ الْجَسَدِ. (طب)
رسول الله أفندمز محمد مصطفى ( صلى الله عليه وسلم ) بيوردولر ."
محقق نمازيك دنده كى يرى ، باشيك
وجودداكى يرى كبيدر ."
Resûlullah Efendimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem) buyurdular: “Muhakkak namazın dindeki yeri, başın vücuttaki yeri gibidir.”
(Taberânî, el-Mu’cemü’l-Kebîr)
Hicrî: 01 Cemaziyelevvel 1439 Fazilet
Takvimi
RÛHUN GIDÂSI NAMAZ
Dînin direği ve mü’minin mirâcı olan namaz ibâdeti, mü’min kimselerin kalplerinin azığı ve gıdâsıdır. Namazını tâdîl-i erkânına ve şartlarına riâyet ederek kılan kimse kalbinin ve rûhunun gıdâsını tam olarak almış olur. Namazlarını bu şekilde kılmaya devam eden kimse hem âhiret azığını hazırlamış, hem de dâima sıhhat ve âfiyette olmuş olur.
Namazını tâdîl-i erkânına ve şartlarına riâyet etmeyerek kılan kimsenin kalbi ve rûhu gıdâsını tam olarak alamaz, kalbi aç kalır ve zayıflar. Nihâyet kalb, gıdâsını alamadığı için ya mânevî bir hastalığa yakalanır veya mânen ölür.
Nitekim ihtiyaç duyduğu gıdâyı tam alamayan vücud da hastalanır ve zayıf düşer. (Fethu’l-Bârî, İbn-i Receb)
Dünya malında hırsızlık olduğu gibi Allâhü Teâlâ’ya ibâdette de hırsızlık olur. Hadîs-i şerîfte Peygamber Efendimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem):
“Hırsızların en kötüsü namazından çalan kimsedir.” buyurdular. Ashâb-ı Kirâm:
“Yâ Resûlallah! Kişi namazından nasıl çalar?” dediklerinde Peygamber Efendimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem): “Rükûunu ve secdesini tam yapmaz.” buyurdular.
Diğer bir hadîs-i şerîfte: “Kişi, altmış sene namaz kılar, fakat onun bir namazı bile kabul olunmaz. Zîrâ o rükûu tam yapsa secdeyi tam yapmaz, secdeyi tam yapsa rükûu tam yapmaz.” buyuruldu.
Namazlarını böyle kılan kimse, namazın edeblerini terk ettiği, Allâhü Teâlâ’nın emrettiğini kusurlu ve noksan yaptığı için bu ibâdetinden aslâ sevab ve bir netîce alamaz.
İbrâhim en-Nehâî (rahimehullah) şöyle buyurdu: “Rükû ve secdesini tam yapmayan birini gördüğün zaman, onun âilesine (geçim darlığı çekeceği için) merhamet et.”
Namazını tâdîl-i erkânına ve şartlarına riâyet etmeyerek kılan kimsenin kalbi ve rûhu gıdâsını tam olarak alamaz, kalbi aç kalır ve zayıflar. Nihâyet kalb, gıdâsını alamadığı için ya mânevî bir hastalığa yakalanır veya mânen ölür.
Nitekim ihtiyaç duyduğu gıdâyı tam alamayan vücud da hastalanır ve zayıf düşer. (Fethu’l-Bârî, İbn-i Receb)
Dünya malında hırsızlık olduğu gibi Allâhü Teâlâ’ya ibâdette de hırsızlık olur. Hadîs-i şerîfte Peygamber Efendimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem):
“Hırsızların en kötüsü namazından çalan kimsedir.” buyurdular. Ashâb-ı Kirâm:
“Yâ Resûlallah! Kişi namazından nasıl çalar?” dediklerinde Peygamber Efendimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem): “Rükûunu ve secdesini tam yapmaz.” buyurdular.
Diğer bir hadîs-i şerîfte: “Kişi, altmış sene namaz kılar, fakat onun bir namazı bile kabul olunmaz. Zîrâ o rükûu tam yapsa secdeyi tam yapmaz, secdeyi tam yapsa rükûu tam yapmaz.” buyuruldu.
Namazlarını böyle kılan kimse, namazın edeblerini terk ettiği, Allâhü Teâlâ’nın emrettiğini kusurlu ve noksan yaptığı için bu ibâdetinden aslâ sevab ve bir netîce alamaz.
İbrâhim en-Nehâî (rahimehullah) şöyle buyurdu: “Rükû ve secdesini tam yapmayan birini gördüğün zaman, onun âilesine (geçim darlığı çekeceği için) merhamet et.”
(Tefsîr-i Rûhu’l-Beyân)
Hicrî: 01 Cemaziyelevvel 1439 Fazilet
Takvimi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder