29 Ocak 2018 Pazartesi

DÖRT MEZHEPTEN BİRİNE UYMALIYIZ -2



قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِنَّ لِكُلِّ شَيْءٍ صِقَالَةً وَإِنَّ صِقَالَةَ الْقُلُوبِ ذِكْرُ اللهِ. (ترغيب)
رسول الله أفندمز محمد مصطفى ( صلى الله عليه وسلم ) بيوردولر   ."   هرشيئك بر جلاسى واردر . قلبلريك جلاسى ده اللهى ذكرأتمكدر ."
Resûlullah Efendimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem) buyurdular: “Her şeyin bir cilâsı vardır. Kalplerin cilâsı da Allâh’ı zikretmektir.” 
(et-Terğîb ve’t-Terhîb)
Hicrî:   03 Cemaziyelevvel  1439  Fazilet Takvimi 


DÖRT MEZHEPTEN BİRİNE UYMALIYIZ -2

 
Dînî hükümleri tâyin ve beyan etmek salâhiyeti, Ehl-i Sünnet ve’l-Cemâat’in amelde dört büyük (Hanefî, Mâlikî, Şâfiî ve Hanbelî) mezhebinin müctehid imamlarına, bu kudretli fukahâya âittir. Mübârek dört büyük imamdan, muhterem müçtehitlerden her birine tâbi olan zatlar arasında öyle büyük âlimler vardır ki, her biri ilim ve irfan hârikası iken içtihada cür’et göstermemiş, bu dört imamdan birine uymayı kendisi için bir şeref bilmiştir.
Artık müslümanlar, dînî meselelerin, hâdiselerin hükümlerini öteden beri herkesin kabûlüne mazhar olmuş olan o büyük müçtehitlerden öğrenmek mecburiyetindedir. İçtihad iktidârını hâiz olmayan kimselerin dînî meseleler hakkında -müçtehitlerin mezheplerine münâfî (zıt) olarak- kendi anlayışlarına göre hükmetmeleri, kendi fikirlerine göre cevap vermeleri Allah katında pek büyük mes’ûliyete sebep olacaktır. Böylece bir kimse, vereceği cevapta isâbet etse bile, bilmeksizin cevap vermiş olacağı cihetle, yine mes’ûliyetten kurtulamaz. Nitekim bir hadîs-i şerîfte: “Sizin ateşe atılmaya en cüretkârınız, fetvâya, yâni şer’î meselelere dâir cevap vermeğe en ziyâde cür’et göstereninizdir” buyurulmuştur.
Bu dört müctehidin büyüklüğünde, dört mezhebin hak olduğunda bütün müslümanların ittifakı vardır. Bu dört mezhepten başkasına uyulmaması hakkında da yine müslümanların âdeta bir ittifâkı olmuştur. Artık bu sâyede müslümanların arasında fazla ihtilaf kapısı kapanmış, tam salâhiyet sâhibi olmayanların içtihâda kalkışmalarına meydan kalmamıştır. Meselâ: Bir kimse tıbba, matematiğe veya hey’et (ilm-i felek ve astronomi) ilmine dâir bilgisi olmadığı hâlde bunlara âit söz söylemeye, yazı yazmaya cesaret edemezken bu ilimlerden daha geniş ve ehemmiyeti, mes’ûliyeti daha büyük olan dînî ilimlere dâir, kâfî derecede mâlûmatı olmayan kimselerin söz söylemeye, cevap vermeye cür’et göstermeleri asla doğru görülemez. O hâlde Allâh’ın kanunu olan dînin yüksek hükümleri hakkında lâyıkı ile bilgileri bulunmayan kimseler söz söylemeğe ve cevap vermeye kalkışmamalıdırlar. İnsan bunun manevî mes’ûliyetini düşünerek titremelidir.
İşte bunun içindir ki, İslâm milleti, dört büyük müçtehitten birine tâbi olmuş, onu rehber kabul etmiştir. Bu sâyede mânevî mes’ûliyetten kurtulmak çâresini elde etmişlerdir. 
(Ö. N. Bilmen, Büyük İslâm İlmihâli)
Hicrî:   03 Cemaziyelevvel  1439  Fazilet Takvimi 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder