قَالَ
رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: اَلشِّتَاءُ رَبِيعُ الْمُؤْمِنِ
قَصُرَ نَهَارُهُ فَصَامَ وَطَالَ لَيْلُهُ فَقَامَ. (هب)
رسول الله أفندمز محمد مصطفى ( صلى الله عليه وسلم ) بيوردولر ."
قش موسمى مؤمنيك باحارى در كوندوزلرى
قصه اولور اوروج طوطار ، كجه لرى اوزون اولور
( تهجد و ذكر ايله ) إحيا أدر ."
Resûlullah Efendimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem) buyurdular: “Kış mevsimi mü’minin baharıdır. Gündüzleri kısa olur oruç tutar, geceleri uzun olur (teheccüd ve zikirle) ihyâ eder.”
(Beyhakî, Şuabü’l-Îmân)
Hicrî: 24 Rebîulâhir 1439 Fazilet
Takvimi
EN HAYIRLI ÜMMET
İmâm-ı Rabbânî Hazretleri Mektûbât-ı Şerîfe’sinde şöyle buyuruyor:
Allâhü Teâlâ, Resûlullâh’ı (sallallâhü aleyhi ve sellem) yaratmış olmasaydı, mahlûkâtı yaratmaz ve Rab olduğunu izhar etmezdi. Hazret-i Âdem, su ile çamur arasında iken O, peygamber idi. Beşeriyyetin Efendisi olan böyle bir Resûl-i Kerîm’i tasdik edenler şüphesiz en hayırlı ümmettir.
Allâhü Teâlâ’nın “Siz (ey ümmet-i Muhammed) insanlar için çıkarılmış en hayırlı bir ümmet olmak üzere vücûda geldiniz.” (meâlindeki Âl-i İmrân Sûresi, 110.) âyeti, onların hâlini anlatır. Resûlullah (sallallâhü aleyhi ve sellem)’i tekzîb edenler (ona inanmayanlar) ise âdemoğlunun en şerlileridir. Allâhü Teâlâ’nın “Bedevîler, küfürce ve nifakça daha şiddetlidirler...” (meâlindeki Tevbe Sûresi, 97.) âyeti, onların hallerinin alâmetidir. Onun râzı olunan şerîatına ve sünnet-i seniyyesine uyma devleti ile müşerref olanlara ne mutlu!
Bugün, Resûlullah Efendimizin dîninin hak olduğunu tasdik ederek yapılan az bir amel, çok amel yerine geçer. Bunda şaşılacak bir şey yok. Zîra görmez misin, Ashâb-ı Kehf, elde ettikleri bütün derecelere bir tek iyi amel vâsıtasıyla nâil oldular. Onların yaptığı, inkâr edenlerin istîlâ ettiği bir zamanda, yakînî îmân nûru sebebiyle Allâhü Teâlâ’nın düşmanlarından firar ve hicret etmekti. Bu şuna benzer; düşmanların gâlib olduğu ve muhâliflerin istîlâ ettiği bir zamanda askerin yapacağı küçük bir hareket, emniyetli bir vakitte meydana gelen ve bundan kat kat üstün hareketin ulaşamayacağı bir derecede makbûl ve mûteber olur.
Kezâ, Resûlullah (sallallâhü aleyhi ve sellem), âlemlerin Rabbi’nin mahbûbu (sevgilisi) olunca, şüphesiz ona tâbi olanlar da, ona tâbi olmaları sebebiyle mahbûb olma mertebesine ulaşırlar. Zîrâ seven kimse, sevdiği kimsenin hallerinden birini bir şahsın üzerinde gördüğü zaman bu münâsebetle o şahsı da sever. Muhâlefet edenlerin hâlini de sen buna göre kıyâs et.
Allâhü Teâlâ, Resûlullâh’ı (sallallâhü aleyhi ve sellem) yaratmış olmasaydı, mahlûkâtı yaratmaz ve Rab olduğunu izhar etmezdi. Hazret-i Âdem, su ile çamur arasında iken O, peygamber idi. Beşeriyyetin Efendisi olan böyle bir Resûl-i Kerîm’i tasdik edenler şüphesiz en hayırlı ümmettir.
Allâhü Teâlâ’nın “Siz (ey ümmet-i Muhammed) insanlar için çıkarılmış en hayırlı bir ümmet olmak üzere vücûda geldiniz.” (meâlindeki Âl-i İmrân Sûresi, 110.) âyeti, onların hâlini anlatır. Resûlullah (sallallâhü aleyhi ve sellem)’i tekzîb edenler (ona inanmayanlar) ise âdemoğlunun en şerlileridir. Allâhü Teâlâ’nın “Bedevîler, küfürce ve nifakça daha şiddetlidirler...” (meâlindeki Tevbe Sûresi, 97.) âyeti, onların hallerinin alâmetidir. Onun râzı olunan şerîatına ve sünnet-i seniyyesine uyma devleti ile müşerref olanlara ne mutlu!
Bugün, Resûlullah Efendimizin dîninin hak olduğunu tasdik ederek yapılan az bir amel, çok amel yerine geçer. Bunda şaşılacak bir şey yok. Zîra görmez misin, Ashâb-ı Kehf, elde ettikleri bütün derecelere bir tek iyi amel vâsıtasıyla nâil oldular. Onların yaptığı, inkâr edenlerin istîlâ ettiği bir zamanda, yakînî îmân nûru sebebiyle Allâhü Teâlâ’nın düşmanlarından firar ve hicret etmekti. Bu şuna benzer; düşmanların gâlib olduğu ve muhâliflerin istîlâ ettiği bir zamanda askerin yapacağı küçük bir hareket, emniyetli bir vakitte meydana gelen ve bundan kat kat üstün hareketin ulaşamayacağı bir derecede makbûl ve mûteber olur.
Kezâ, Resûlullah (sallallâhü aleyhi ve sellem), âlemlerin Rabbi’nin mahbûbu (sevgilisi) olunca, şüphesiz ona tâbi olanlar da, ona tâbi olmaları sebebiyle mahbûb olma mertebesine ulaşırlar. Zîrâ seven kimse, sevdiği kimsenin hallerinden birini bir şahsın üzerinde gördüğü zaman bu münâsebetle o şahsı da sever. Muhâlefet edenlerin hâlini de sen buna göre kıyâs et.
(Mektûbât-ı İmâm-ı Rabbânî, c. 1/ m. 44)
Hicrî: 24 Rebîulâhir 1439 Fazilet
Takvimi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder