قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ : مَثَلِي وَمَثَلُكُمْ كَمَثَلِ رَجُلٍ أَوْقَدَ نَارًا فَجَعَلَ الْجَنَادِبُ وَالْفَرَاشُ يَقَعْنَ فِيهَا وَهُوَ يَذُبُّهُنَّ عَنْهَا وَأَنَا آخِذٌ بِحُجَزِكُمْ عَنِ النَّارِ وَأَنْتُمْ تَفَلَّتُونَ مِنْ يَدِي. (م)
رسول الله أفنديمز ( ﷺ ) بيوردولر : بنم و سزيك مثالنز ؛ آتش ياقمش اولان بر زاتيك حالى كبيدر . آغوسطوس بوجكلرى و بروانه لر ، او آتشه دوشميه باشلارلر . او زاتده اونلاره مانى اولويور ( دوشمملرى إيجن جالشيور ) . إشده بن ده ( او آتشه دوشمين ديه ) سزيك بلنزدن طوطويوروم . حالبوكى سز ، ألمدن قاجمايه جالسيورسونوز . "
Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: “Benim ve sizin misaliniz; ateş yakmış olan bir zâtın hâli gibidir. Ağustos böcekleri ve pervaneler, o ateşe düşmeye başlarlar. O zât da onlara mâni oluyor (düşmemeleri için çalışıyor). İşte ben de (o ateşe düşmeyin diye) sizin belinizden tutuyorum. Hâlbuki siz, elimden kaçmaya çalışıyorsunuz.”
(Sahîh-i Müslim)
Hicrî: 22 Muharrem 1446 Fazilet Takvim
PEYGAMBERİMİZ MUHAMMED MUSTAFA (S.A.V.) VE ASHÂB-I KİRÂM’IN HAYATLARINI ÖĞRENMEK
Her Müslümanın tanıması ve bilmesi gereken ve onları kendi hayatında tatbik etmesi icap eden yegâne insan; on sekiz bin âlemin tamamına rahmet olarak gönderilen, Peygamberimiz Muhammed Mustafâ (s.a.v.) Efendimizdir. O, en son gönderilen peygamberdir. Diğer peygamberlerden bazıları muayyen bir kavme, bir veya birkaç şehre gönderildiği hâlde, âhir zaman peygamberi olan Peygamberimiz Muhammed Mustafa (s.a.v.) bütün insanlara ve cinlere peygamber olarak gönderilmiştir. Onun nübüvveti, bütün âlemlere şâmildir.
Gerek bu dünyada, gerek bundan sonraki âlemlerde şerefli insan olmak; kâinatın Efendisi Muhammed Mustafâ sallallâhü aleyhi ve sellem’i iyi tanıyıp anlamak ve ona gerçekten ümmet olmakla kaimdir. Bir Müslümanın hakîkî imana kavuşması; peygamberini sevmeye ve onun getirdiği esaslara tâbi olmaya bağlıdır. Beşeriyet, içinde bulunduğu sıkıntılardan, buhranlardan, huzursuzluklardan ancak ve ancak Fahr-i Kâinât Efendimizi tanımak ve ona tâbi olmakla kurtulabilecektir.
Ashâb-ı Kirâm’ın hepsi Peygamber Efendimizin yanında onun sohbeti ile yetişmiş, olgunlaşmış; mazhar oldukları bu devlet sayesinde, kendilerinden sonra gelenlerin ulaşamayacağı kemâle vâsıl olmuşlardır.
Resûlullah (s.a.v.) Efendimizin ve Ashâb-ı Kirâm’ın çektikleri ezâ ve cefâları, İslâm uğruna canlarını da ortaya koyup yeri geldiğinde mallarını-mülklerini, yerlerini-yurtlarını ve her şeylerini terk edip Allah rızâsı için hicret etmelerini; Peygamberimiz ve onun Ashâb’ının İslâm’ı anlatıp, öğretme usullerini; Ashâb-ı Kirâm’ın Peygamber Efendimize ve onun emirlerine ne büyük bir sadâkatle sarılıp itaat ve bağlılık gösterdiklerini; Ensâr ve Muhâcirlerin arasındaki kardeşliği, muharebelerde iman gücünün ve mutlak itaatin galibiyetini, nihâyet bütün bu hâdiselerin hulâsasının sözle de ifadesi olan Siyer-i Nebî’yi her Müslümanın belleyip hayatında tatbik etmesi icap eder.
(M. İ. Târihi, Siyer-i Nebi, Fazilet Neşriyat)
Hicrî: 22 Muharrem 1446 Fazilet Takvim
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder