31 Temmuz 2024 Çarşamba


 

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ : وَقِّرُوا مَنْ تَعَلَّمُونَ مِنْهُ الْعِلْمَ وَوَقِّرُوا مَنْ تُعَلِّمُونَهُ الْعِلْمَ. (فيض)

رسول الله أفنديمز ( ﷺ ) بيوردولر :  كندسندن علم أؤكرنديكنز كمسيه حرمت أدينز و كندسينه علم أؤكرتديكنز كمسيه ده شفقتلى داورانينز . "

Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:  “Kendisinden ilim öğrendiğiniz kimseye hürmet ediniz ve kendisine ilim öğrettiğiniz kimseye de şefkatli davranınız.”

(Münâvî, Feyzu’l-Kadîr)

Hicrî:    25  Muharrem  1446  Fazilet Takvim

 

İLİM ÖĞRENİLEN KİMSEYE KARŞI MÜTEVÂZI OLMAK

 

Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurmuşlardır ki: “İlim öğreniniz. İlim için huzur, sekînet ve vakar da öğreniniz. Kendisinden ilim öğrendiğiniz kimseye karşı mütevâzı olunuz.”

İlim talebesinin dikkat etmesi gereken husûslardan birisi de ilme ve ilim ehline karşı aslâ kibirlenmemektir. Talebe, hocasına itiraz edip karşı gelmemeli, hocasının nasihatlerini, bir hastanın, doktoru dinlediği gibi dinleyip anlamaya çalışmalıdır. Zira ilim tahsilinde tevâzu şarttır. Talebe, ilmi kabulde, yağmura hasret çeken kuru toprak gibi olmalıdır.

Amr en-Nâkıd (rah.) anlattı: “Vekî’ bin Cerrâh Hazretlerinin yanında ondan ders dinliyorduk. Ahmed bin Hanbel (rah.) de orada idi. Tevâzusundan ders halkasının bir köşesine oturmuştu. Ben, ona:

‘Hocamız Vekî Hazretleri, sana çok kıymet verir, sözünü dinler, niçin derste hiç konuşmuyorsun?’ dedim,

‘O, bana nasıl kıymet veriyorsa benim de ona hürmet göstermem icap eder.’ cevabını verdi.”

İshâk eş-Şehîdî (rah.) anlattı: “Ben, hadîs âlimi Yahyâ el-Kattân’ı (rah.) gördüm, ikindi namazını kıldı, sonra mescitte bir duvara yaslandı. Ali bin Medînî, İbn-i Maîn, Ahmed bin Hanbel gibi zâtlar gelip önünde ayakta durdular. Ona, rivâyet ettiği bazı hadîs-i şerîfleri sordular. Akşam namazı vaktine kadar ayakta durarak hadîs-i şerîf yazdılar. Yahyâ el-Kattân, onlara oturmalarını söylememişti. Onlar da müsaade edilmediği için ilim öğrendikleri kimseye hürmeten oturmadılar.”

Yine hadîs âlimlerinden Halef (rah.) anlattı: “Ahmed bin Hanbel (rah.), yanıma gelip hocam Ebû Avâne Hazretlerinden rivâyet ettiğim hadîs-i şerîfleri bana sordu. Ben, ona, oturması için yüksekçe bir yer gösterdim, o kabul etmeyip:

‘Hayır, senin önünde, ancak bir talebe gibi oturmam uygundur. Zira biz, kendisinden ilim öğrendiğimiz zâtlara hürmet etmekle emrolunduk.’ cevabını verdi.”

Hicrî:    25 Muharrem  1446  Fazilet Takvim

 

SİTEDEKİ KONU BAŞLIKLARINI GÖRMEK İÇİN TIKLAYINIZ"

30 Temmuz 2024 Salı

ALLÂHÜ TEÂLÂ’DAN YÜZ ÇEVİRMEYİNİZ


 

قَالَ اللّٰهُ تَعَالَى : إِنَّ الْمُتَّقِينَ فِي جَنَّاتٍ وَعُيُونٍ، اٰخِذِينَ مَٓا اٰتٰيهُمْ رَبُّهُمْ اِنَّهُمْ كَانُوا قَبْلَ ذٰلِكَ مُحْسِنِينَ، كَانُوا قَلِيلًا مِنَ الَّيْلِ مَا يَهْجَعُونَ، وَبِالْأَسْحَارِ هُمْ يَسْتَغْفِرُونَ. (سورة الذاريات، ١٥-١٨)

الله تعالى شويله بيوردى ( مئالا ) : شبهسز كى متقيلر ، ربلرينيك كنديلرينه ورديكنى آلرق جنتلرده و بنار باشلارنده در . جونكى اونلر ، بوندان أول ( دنياده ) كوزل عمللر إشلرلردى ، كجه بك آز اويورلاردى و سهر وقتلرى هب إستغفار أدرلردى . "

Allâhü Teâlâ şöyle buyurdu -meâlen:  “Şüphesiz ki müttakîler, Rablerinin kendilerine verdiğini alarak Cennetlerde ve pınar başlarındadır. Çünkü onlar, bundan evvel (dünyada) güzel ameller işlerlerdi, gece pek az uyurlardı ve seher vakitleri hep istiğfar ederlerdi.”

(Zâriyât Sûresi, âyet 15-18)

Hicrî:    24  Muharrem  1446  Fazilet Takvim

 

ALLÂHÜ TEÂLÂ’DAN YÜZ ÇEVİRMEYİNİZ

 

İbn-i Abbâs radıyallâhü anhümâ Hazretlerinin âzâtlısı İkrime rahimehullâh şöyle rivayet etti:

“Muhakkak Allâhü Teâlâ, (âhirette) Cennet’ten birisini ve Cehennem’den de birisini huzurunda durdurur. Sonra Cennetlik adama:

“Ey kulum! Cennet’teki makamını nasıl buldun?” diye suâl eder. Adam:

“Anlatanların anlatabilecekleri en güzel konaklama yeridir.” der ve içerideki çeşitli nimetlerden bahseder.

Allâhü Teâlâ, sonra Cehennemlik kuluna, “Ey kulum! Sen, Cehennem’deki yerini nasıl buldun?” diye suâl eder. Adam:

“Anlatanların anlatabilecekleri en kötü konaklama yeridir.” der ve içeride bulunan akreplerden, yılanlardan vesair azâplardan bahseder.

Bunun üzerine Allah Azze ve Celle, ona, “Ey kulum! Seni Cehennem’den tamamen çıkarsam bunun karşılığında ne verebilirsin?” diye suâl eder. Adam:

“Ey Rabbim! Verebileceğim bir şeyim yoktur.” cevabını verir. Allâhü Teâlâ:

“Şâyet altından bir dağın olsaydı, Cehennem’den çıkarmam için onu verir miydin?” diye suâl eder. Adam, “Evet, verirdim!” der. Bunun üzerine Allâhü Teâlâ, ona şöyle buyurur:

“Yalan söyledin! Zira sen dünyada iken, altından olan bir dağdan daha azını istedim; bana dua etmeni istedim ki sana icâbet edeyim, istediğini vereyim; bana istiğfâr etmeni/benden affedilmeyi talep etmeni istedim ki seni affedeyim; benden talepte bulunmanı istedim ki sana istediğin her şeyi vereyim! Fakat sen (bunların tamamından) yüz çevirerek dönüp gittin.”

Allâhü Teâlâ, daha sonra o adamın tekrar Cehennem’e atılmasını emreder.

Hicrî:    24 Muharrem  1446  Fazilet Takvim

 

SİTEDEKİ KONU BAŞLIKLARINI GÖRMEK İÇİN TIKLAYINIZ"

İNSANLAR BEŞ SINIFTIR


 

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ : إِنَّ اللهَ فَرَضَ فَرَائِضَ فَلاَ تُضَيِّعُوهَا وَحَرَّمَ حُرُمَاتٍ فَلاَ تَنْتَهِكُوهَا. (قط)

رسول الله أفنديمز ( ﷺ ) بيوردولر :  محقق الله تعالى ، بر تقم شيلرى فرض قلدى ، ساقن اونلارى ( ترك أدرك ) ظاي أتمين . بر تقم شيلرى ده حرام قلدى ، ساقن اونلره ده ياقلاشماين . "

Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:  “Muhakkak Allâhü Teâlâ, birtakım şeyleri farz kıldı, sakın onları (terk ederek) zâyi etmeyin. Birtakım şeyleri de haram kıldı, sakın onlara da yaklaşmayın.”

(Sünen-i Dârekutnî)

Hicrî:    23  Muharrem  1446  Fazilet Takvim

 

İNSANLAR BEŞ SINIFTIR

 

Tâbiîn’in büyüklerinden Hasan-ı Basrî rahimehullâh şöyle buyurdu: “İnsanlar bu dünyada beş sınıftır:

1- Âlimler: Peygamberlerin vârisleri olan âlimler.

2- Zâhidler: Yol gösterici olan zâhidler.

3- Gaziler: Allâh’ın kılıçları olan gaziler.

4- Tüccarlar: Allâh’ın emîn kulları olan tüccarlar.

5- Padişahlar: Halkın çobanları mesabesindeki idareciler.

Âlim, tamahkâr olur ve mal toplayıcı olursa kime uyulur?

Zâhid, dünya peşinde olursa kiminle hidayet yolu bulunur?

Gazi, cihâdını Allah rızası için ihlâsla değil de riya ile nam kazanmak için yaparsa -ki riyâkârın ameli makbul değildir- din düşmanlarına kim karşı çıkar, kim zaferler kazanır?

Tüccar, hain olursa mal husûsunda kime güvenilir?

Padişahın kendisi kurt olursa onun sürüsü olan halkı, kim kollayıp gözetir?

Vallâhi insanları helâk edenler, ancak yağcı/dalkavuk âlimler, dünyaya meyleden zâhidler, riyâkâr gaziler, hain tacirler, zalim idarecilerdir. Bu gibiler hakkında da Hak Teâlâ -meâlen-: “…Yakında o zulmedenler, nasıl büyük bir felakete (ebedî azâba) yuvarlanacaklarını bileceklerdir.” (Şuarâ Sûresi, âyet 227) buyurmuştur.

 

BAKLA, BAKLAVA GİBİ OLUR

 

Bazı çocuklar yemek seçtiklerinde, anneleri üzülür. Ya bazı yemekleri çok sevip, bazılarını ise yemeyen büyüklere ne demeli...

Kimi et yemez, kimi soğan, kimi de pırasa. Böyle nazlı kimselere çoğu zaman şöyle nasihatler yapılır.

“Sen, hiç aç kalmamışsın anlaşılan. Üç dört gün bir şey yeme bakalım, o hiç sevmediğin bakla, sana baklava gibi gelir.”

Tarihte nüktedân kimselerin bu mevzuda bazı sözleri meşhurdur.

Keçecizâde Fuad Paşa’ya, bir gün hangi yemekten hoşlandığı sorulur. Fuad Paşa şu cevabı verir:

“Tok iken hiçbirinden... Aç iken hepsinden...”

Hicrî:    23 Muharrem  1446  Fazilet Takvim

 

SİTEDEKİ KONU BAŞLIKLARINI GÖRMEK İÇİN TIKLAYINIZ"