قال رسول الله صلى الله عليه وسلم : وَإِنَّ اللهَ عَزَّ وَجَلَّ يُعْطِي الدُّنْيَا مَنْ يُحِبُّ وَمَنْ لَا يُحِبُّ وَلَا يُعْطِي الدِّينَ إِلَّا لِمَنْ أَحَبَّ. (حم)
رسول الله أفنديمز ( ﷺ ) بيوردولر : محقق الله عز و جل ، دنياي ( رزقى ) ، سوديكينه ده سومديكينه ده ورير . دينين ( كوزل آخلاق و آدابنى ) إيسه آنجق سوديكينه ورير . "
Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: “Muhakkak Allâh Azze ve Celle, dünyayı (rızkı), sevdiğine de sevmediğine de verir. Dini(n güzel ahlâk ve âdâbını) ise ancak sevdiğine verir.”
(Müsned-i Ahmed bin Hanbel)
Hicrî: 16 Cemâziyelevvel 1445 Fazilet Takvim
İMAN ETMEYENLERİN ÂKIBETİ
Allâhü Teâlâ Hazretleri, Hûd Suresi’nin 110. ve 111. âyet-i kerîmeleriyle Resûl-i Ekrem’ine teselli olarak Hz. Mûsâ’nın da kavminden nasıl ihtilaflarla, şüphelerle karşılaşmış olduğunu bir misal olarak haber veriyor. Şöyle tefsir edilmiştir:
Kasem olsun ki, Mûsâ’ya dahi Kitâb verdik de onda ihtilaf edildi. Yani, merak etme yâ Muhammed! Yalnız sana ve sana verilen Kur’ân’a karşı ihtilâf çıkarılmıyor. Firavun’a galebe eden Hz. Mûsâ’ya da Kitâb verildiği zaman ümmeti olan Benî İsrâîl, tarafından ihtilâf çıkarıldı. Hâlbuki Hz. Mûsâ’ya Tevrat’ın indirilmesi, Firavun’un ve avenesinin boğulmasından ve Benî İsraîl’in kurtulmasından sonra olmuştu. Bu sûretle Benî İsraîl, Tevrat’tan evvel bunları görmüş ve Hz. Mûsâ’nın risâletini kabul etmiş oldukları hâlde bile Tevrat nâzil olunca hepsi derhâl iman edivermediler. Onun Allah’tan olup olmadığında ihtilâf ettiler, kimi iman etti, kimi etmedi. Sana ise evvelâ Kitâb nâzil oluyor, binâenaleyh sana verdiğimiz Kur’ân hakkında kavminden birtakımlarının, “Bir kenz (hazine) indirilse ya veya beraber bir Melek gelse ya! Onu sen uyduruyorsun.” diye inkâr ederek ihtilaf çıkarmalarına ehemmiyyet verme. Eğer Rabb’inden bir ecel takdir buyurulmamış olsa idi, derhâl kavminden ihtilâf edenlerin hemen şimdiden aleyhlerinde hüküm verilir, icra edilir, işleri bitirilirdi.
Hûd Sûresi’nin 15. ve 16. âyet-i kerîmelerinde iman etmeyenler hakkında şöyle buyurulmuştur -meâlen- “Her kim dünya hayatını ve ziynetini dilerse, biz onlara amellerinin karşılığını dünyada tamamen öderiz. Bu husûsta hiçbir haksızlığa uğratılmazlar. Fakat onlar, ahirette öyle olurlar ki kendilerine ateşten başka bir şey yoktur. Ve işledikleri bütün iyilikler orada boşa gitmiştir. Bütün yaptıkları bâtıldır, boştur.” Bunlar bu âyet-i kerîmede hâl ve akıbetleri beyan olunan ve yalnız dünya hayat ve ziyneti peşinden koşan körler kısmındandırlar. Bunlar, dünyadan ne alacaklarsa alacaklar ve sonra âhirette bütün amellerinin bâtıl olduğunu görecek, yaptıklarının cezasını çekeceklerdir. Çünkü o Rabb’in, onlar her ne yapıyorlarsa haberdardır. Hiç birisini cezasız bırakmaz.
Hicrî: 16 Cemâziyelevvel 1445 Fazilet Takvim
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder