قال رسول الله صلى الله عليه وسلم : إِنَّ عِظَمَ الْجَزَاءِ مَعَ عِظَمَ الْبِلَاءِ وَاِنَّ اللهَ اِذَا اَحَبَّ قَوْمًا اِبْتَلَاهُمْ فَمَنْ رَضِيَ فَلَهُ الرِّضَا وَمَنْ سَخِطَ فَلَهُ السَّخَطُ. (ت)
رسول الله أفنديمز ( ﷺ ) بيوردولر : محقق مكافاتك بيوكليكى ، بلانيك بيوكليكى إيله متناسبدر . الله تعالى ، بر طوبلوليغى سوديكى زمان ، اونلارى ( بلا و مصيبتله ) إمتحان أدر . كيم رضا و تسليميت كوستريرسه الله تعالى اوندان راضى اولور ؛ كيم ده راضى اولمازسه الله تعالى ده اوندان راضى اولماز . "
Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: “Muhakkak mükafâtın büyüklüğü, belânın büyüklüğü ile mütenâsiptir. Allâhü Teâlâ, bir topluluğu sevdiği zaman, onları (belâ ve musîbetle) imtihan eder. Kim rıza ve teslimiyet gösterirse Allâhü Teâlâ ondan razı olur; kim de razı olmazsa Allâhü Teâlâ da ondan râzı olmaz.”
(Sünen-i Tirmizî)
Hicrî: 02 Cemâziyelevvel 1445 Fazilet Takvim
MUSÎBETLERE SABRETMEK
Musîbet, hedefine isabet eden mermi gibi insana şiddetle dokunan hâdise ve felâkettir ki ölüm, hastalık, yara, bere, kırık, açlık, susuzluk, fakirlik gibi acılardır. Bir Müslümanın muvaffakiyetleri, Allâhü Teâlâ’nın fazlı ve ihsanı olduğu gibi başına gelen bütün musîbetler de Allâhü Teâlâ’nın bir takdiridir.
Kadere inanmak, musîbetlere karşı kalbe kuvvet ve metânet verir. Gerek acı ve gerek tatlı hâdiseler karşısında insanı sarsılmaktan muhafaza eder. Beşeriyet icabı müteessir olsa da şaşırmaz, ne gammın ızdırabına ne de sevincin gurur ve heyecanına kapılmaz. Hepsinin Cenâb-ı Hak’tan geldiğini ve nice gizli hikmetleri bulunduğunu bilir. Her iki hâlde de gönlünü, Allâh’ın mağfiret ve rızasına bağlayıp huşu ve rıza hisleriyle vazifesine bakar.
Hadîd Sûresi’nin 22. ve 23. âyet-i kerîmelerinde şöyle buyurulmaktadır -meâlen-: “Ne yeryüzünde, ne de nefislerinizde bir musîbet başa gelmez ki biz onu yaratmazdan evvel, o bir kitapta yazılmış olmasın. Şüphesiz bu, Allâh’a göre pek kolaydır. Şunun için ki kaybettiğinize (elinizden çıkanlara) üzülmeyesiniz ve onun size verdiğine de güvenmeyesiniz (gururlanmayasınız). Ve Allah, çok övünen kibirlilerin (kendini beğenmişlerin) hiçbirini sevmez.”
Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem şöyle buyurmuşlardır: “Bir Müslümanın başına dert, hastalık, keder, hüzün, zahmet veya gam hâllerinden her ne gelirse, hattâ vücuduna bir diken batsa, muhakkak bunun mukabilinde onun bir kısım hatalarını Cenâb-ı Hak affedip örter.” Bu hadîs-i şerîf, Müslümanlar için büyük bir müjdedir. Binâenaleyh bir Müslüman, vücuduna, servetine veya mevkiine isabet eden arızalardan her birinin bir hikmeti olduğunu düşünmelidir. Bunun mukabilinde bir mükâfata nâil olacağını bilmeli, Allâh’ın takdirine razı olarak, sabır ve sükûneti elden bırakmamalıdır.
Devlet-i dünyâ için hergiz ne gamkîn ol ne şâd,
Ber-karâr olmaz bilirsin hâl-i âlem ey gönül! (Bâkî)
(Dünya nimetleri için ne çok sevin ne de çok üzül. Ey gönül, bilirsin âlemin hâli hep aynı durmaz.)
Hicrî: 02 Cemâziyelevvel 1445 Fazilet Takvim
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder