قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ : اِنَّ اللهَ عَزَّ وَجَلَّ لَيَرْفَعُ الدَّرَجَةَ لِلْعَبْدِ الصَّالِحِ فِي الْجَنَّةِ فَيَقُولُ: يَا رَبِّ أَنَّى لِي هَذِهِ ؟ فَيَقُولُ: بِاسْتِغْفَارِ وَلَدِكَ لَكَ. (مجمع)
رسول الله ( ﷺ ) بيوردولر : محقق الله عز وجل جنتده صالح قلن درجسنى يكسلتر . او قل ده ’ يا رب ، بو درجه بانه نره دن ( كلدى ) ؟ ديه صورار . الله تعالى ’ أولادنين صنه إستغفار سببيله ( ورلدى ) ‘ بيورر . "
Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: “ Muhakkak Allah Azze ve Celle cennette sâlih kulun derecesini yükseltir, o kul da ‘Yâ Rabbi, bu derece bana nereden (geldi)?’ diye sorar. Allâhü Teâlâ ‘Evladının sana istiğfarı sebebiyle (verildi)’ buyurur.”
(Mecmau’z-Zevâid)
Hicrî: 24 Safer 1443 Fazilet Takvim
SULTAN BİRİNCİ MAHMUD HAN’IN KERÂMETİ
Koca Râgıp Paşa, et-Tahkîk ve’t-Tevfîk isimli kitabında şöyle anlatıyor: “Nâdir Şah’ın İran elçileri olarak İstanbul’a gelen Mirza Ebu’l-Kâsım ve Mollabaşı Ali’ye, Sultan Birinci Mahmûd Han tarafından, hattı çok güzel olan tefsir, hadis, akâid kitapları ve sair bazı eserler hediye olunmuştu.
Onlar, bu kitapları bir tarafa sıralayıp hayretle seyredip, aralarında konuşuyorlardı. Ben yanlarına gidip bu hâllerinin sebebini sordum. Mirza şöyle anlattı:
‘Büyük dedemiz Mirza Mahdum, Seyyid-i Şerîf Cürcânî Hazretlerinin torunudur. İran’da Şiîlik hâkim olunca, kendisi Ehl-i Sünnet mezhebinden olduğundan bu diyarlara hicret etmiş, hattâ zamanın padişahı Sultan Üçüncü Murad Han ile görüşmüş ve kendisine Mekke-i Mükerreme kâdılığı ihsan olunmuştu. Bir de padişah tarafından, birçok sohbet meclisinde beraber bulunduklarından dolayı, kendisine İmâm Gazâlî Hazretlerinin iki cilt İhyâu Ulûmiddîn kitâbı ihsân olunmuştu. Bu kitabı bir iftihar vesilesi olarak babadan oğula saklıyoruz. Ben dahi, torunlarıma böyle bir iftihar sebebi olması için, bazı kitapların hediye edilmesini kalbimden geçiriyordum. Bu maksadıma nâil oldum. Ama bundan daha ilerisi şudur ki;
Padişahın, bizzat isimlerini yazarak bize ihsan ettiği kitapların, kütüphanelerimizde eksik kitaplar olmasıdır. Mesela bende Tefsîr-i Beyzâvî var, Keşşâf yok. Sahîh-i Müslim var, Sahîh-i Buhârî yok. Sıhâh-ı Cevherî var, Kâmus yok. Şerh-i Mevâkıf var, Şerh-i Mekâsıd yok idi. Olmayanlar hep hediye edilmiş. Bu hâl Mollabaşı için de aynen böyleydi. Bunun, padişahın apaçık bir kerâmeti olduğunu anladık, ona hayret ediyoruz’ dediler.
BİLMECELER:
• Ben varmadan o varır, her şeyden çok yol alır? (Işık)
• Biz yüz binlerce idik, gece oldu dizildik, sabah oldu silindik? (Yıldızlar)
Hicrî: 24 Safer 1443 Fazilet Takvim
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder