30 Haziran 2020 Salı

KUR’ÂN-I KERÎM’İN KALBİ: YÂSÎN SÛRESİ




قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَا مِنْ مَرِيضٍ يُقْرَأُ عِنْدَهُ سُورَةُ يٰس إِلَّا مَاتَ رَيَّانًا وَاُدْخِلَ قَبْرَهُ رَيَّانًا وَحُشِرَ يَوْمَ الْقِيَامَةِ رَيَّانًا. (فر)
رسول الله  أفندمز  ( ﷺ )  بيوردولر   ،:  "  ياننده يس سوره س اوقونان هر حصطه ، محقق صويا قانمش اولرق قبرينه قونولور و قيامت كونى صويه قانمش اولرق ديرلتيلر  ."
Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: “Yanında Yâsîn Sûresi okunan her hasta, muhakkak suya kanmış olarak ölür, suya kanmış olarak kabrine konulur ve kıyâmet günü suya kanmış olarak diriltilir.
(Deylemî, Firdevsü’l-Ahbâr)
Hicrî:   09  Zilkade  1441  Fazilet Takvimi

KUR’ÂN-I KERÎM’İN KALBİ: YÂSÎN SÛRESİ


Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurdular: “Muhakkak her şeyin bir kalbi vardır. Kur’ân-ı Kerîm’in kalbi de Yâsîn (Sûresi)dir. Kim onu Allâhü Teâlâ’nın rızâsını murad ederek okursa, Allâhü Teâlâ onu mağfiret eder ve ona Kur’ân-ı Kerîm’i yirmi iki defa okumuş gibi sevap verilir. Azrâil Aleyhisselâm’ın, ruhunu almak için geldiği Müslümanın yanında Yâsîn Sûresi okunursa, oraya Yâsîn Sûresi’nin her bir harfine mukâbil on melek iner, onun önünde saf olurlar ve ona günahlarının affı için duâ ederler. Allâhü Teâlâ’ya istiğfâr eder; bağışlanmasını isterler. Yıkanırken yanında bulunur, tabutu ardınca gidip onun cenâze namazını kılarlar; defnine şâhid olurlar.
Hangi Müslüman, Yâsîn Sûresi’ni sekerât-ı mevt hâlinde (ölmek üzere iken) okursa, o kimse yatağında iken cennet bekçisi Rıdvân (isimli melek) bir şerbetle gelip, bunu ona içirinceye kadar ölüm meleği onun ruhunu almaz. Ve ölüm meleği ruhunu aldığı zaman o kimse suya kanmış olarak ruhunu teslim eder...”
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) yine buyurdular ki:
“Muhakkak, Kur’ân-ı Kerîm’de bir sûre vardır ki onu okuyana şefâat eder, dinleyene de (Allah’tan) mağfiret talep eder. Dikkat edin! O, Yâsîn Sûresi’dir.”

EN BÜYÜK DÜŞMANIMIZ NEFSİMİZDİR

Sultan 2. Mahmud Han’ın Kaptan Paşa’ya yazdığı bir Hatt-ı Hümâyûnu: Kaymakam Paşa ve Kaptân-ı Deryâm!
...Ben yüzümü, gizliyi ve sırları bilen Allâh’a yönelttim. Benim ondan başka yardımcım yoktur. Müslümanlarda çalışkanlık yok ve bu tembellik beni hayrete düşürüyor. Yerin ve göklerin yaratıcısı olan Cenâb-ı Allah bizlere yardım etsin. Bu dünyâya gelmenin gâyesi, nefs-i emmâreye tâbi olmak değil, ancak ve ancak “Ben, cinleri ve insanları ancak bana ibâdet etsinler diye yarattım.” âyet-i kerîmesinin mânâsıyla amel etmek içindir. Bizim en büyük düşmanımız nefsimizdir. Hâlâ nefsimize karşı zafer kazanamadık. Ne zaman nefsimize gâlip gelirsek, din düşmanları da ancak o zaman mağlup olur. Allah ıslah eylesin. Âmîn.
(Yedikıta Dergisi)
Hicrî:   09  Zilkade  1441  Fazilet Takvimi


29 Haziran 2020 Pazartesi

MAL VE BEDEN İLE İBÂDET: HAC




قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: اَلْعُمْرَةُ إِلَى الْعُمْرَةِ كَفَّارَةٌ لِمَا بَيْنَهُمَا وَالْحَجُّ الْمَبْرُورُ لَيْسَ لَهُ جَزَاءٌ إِلَّا الْجَنَّةُ. (ق)
رسول الله  أفندمز  ( ﷺ )  بيوردولر   ،:  "  عمره ، كندسيله ديكر عمره آراسنده إشلنن ( كوجوك ) كوناحلره كفارت در . ( ريا و سمعه قارشطرلمايان ) مبرور حجيك ثوابى إيسه آنجق جنتدر  ."
Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: “Umre, kendisiyle diğer umre arasında işlenen (küçük) günahlara keffârettir. (Riyâ ve süm’a karıştırılmayan) mebrur haccın sevâbı ise ancak cennettir.
” (Müttefekun aleyh)
Hicrî:   08  Zilkade  1441  Fazilet Takvimi

MAL VE BEDEN İLE İBÂDET: HAC


Hac, İslâm’ın beş esasından biridir. Hem mâlî, hem de bedenî bir ibâdettir. Hicret’in dokuzuncu senesinde farz kılınmış ve Peygamber Efendimiz (s.a.v.), Hz. Ebûbekir’i (r.a.) hac emîri tayîn etmişlerdir. Resûlullah Efendimiz (s.a.v.) de hac farîzasını ertesi sene îfâ buyurmuşlardır.
Şartları kendinde bulunan kişiye ömründe bir kere haccetmek farz-ı ayındır. Mâlî imkânı müsâit olduğu halde, ömrünün sonuna kadar sıhhati müsâit olmazsa vekil gönderir.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular ki: “İslâm beş esas üzerine kurulmuştur. Bunlar; Kelime-i Şehâdet (Allâhü Teâlâ’dan başka ilâh olmadığına ve Muhammed Mustafa’nın (s.a.v.) Allâh’ın kulu ve resûlü olduğuna şehâdet etmek), namaz kılmak, zekât vermek, Ramazan orucunu tutmak ve Kâbe-i Muazzama’yı haccetmektir.”
Haccın bazı hikmet ve faydaları:
Allâhü Teâlâ’ya karşı kendini hakîr göstermek, insanlara karşı mütevâzı olmak,
Mal nîmetinin ve beden sağlığının şükrünü edâ etmek.
Kâbe-i Muazzama’nın, insanların ruhlarına inşirâh (genişlik) vermesi,
Nefsi tezkiye ve terbiye etmek,
Dinleri bir, renkleri ve dilleri ayrı olan Müslümanların kaynaşmaları,
Hacer-i Es’ad’ı selamladıkça ahid ve mîsâkı hatırlamak ve îmânı tazelemek,
İslâm’ın doğup yayıldığı yerleri görüp, Peygamberimizin (s.a.v.) ve Ashâbı’nın İslâm için bin bir güçlük ve meşakkat içinde verdiği mücâdeleyi hatırlamak,
Bembeyaz ihrâma bürünmek, beyaz kefene sarılıp âhiret yolculuğuna çıkmanın, kabirden kalkıp mahşere gitmenin bir temsilidir,
Hac, Müslümanlarda ömür boyu yâd edilecek güzel hâtıralar bırakır.
(Hac ve Umre Rehberi, Fazilet Neşriyat)
Hicrî:   08  Zilkade  1441  Fazilet Takvimi


28 Haziran 2020 Pazar

ALLÂHÜ TEÂLÂ, İSLÂM DÎNİNİ FÂSIK VE FÂCİR KİMSE İLE DE KUVVETLENDİRİR




قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَنْ لَقِيَ اللهَ بِغَيْرِ أَثَرٍ مِنْ جِهَادٍ لَقِيَ اللهَ وَفِيهِ ثُلْمَةٌ. (ت)

رسول الله  أفندمز  ( ﷺ )  بيوردولر   ،:  "  كيم كندسنده جهاددان هجبر أثر بولنماديغى حالده الله تعالى نيك حضورونه جقارسه ، كندسندن ( مجاهدنيك ثوابندان ) نقصانلق اولديغى حالده الله تعالى نيك حضورونه جقمش اولور  ."

Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: “Kim kendisinde cihâddan hiçbir eser bulunmadığı hâlde Allâhü Teâlâ’nın huzûruna çıkarsa, kendisinde (mücâhedenin sevâbından) noksanlık olduğu halde Allâhü Teâlâ’nın huzûruna çıkmış olur.”
(Sünen-i Tirmizî)
Hicrî:   07  Zilkade  1441  Fazilet Takvimi

ALLÂHÜ TEÂLÂ, İSLÂM DÎNİNİ FÂSIK VE FÂCİR KİMSE İLE DE KUVVETLENDİRİR


Ebû Hüreyre (r.a.) şöyle anlattı: “Hayber Gazası’na hazırlandığımız sırada Resûlullah (sallallâhü aleyhi ve sellem) Hazretleri, Müslüman geçinenlerden birisine işâret buyurarak “Şu kişi cehennem ehlindendir.” dediler.
Harp esnasında o kişinin gayretini ve şiddetli cenk ederek yaralandığını gören Ashâb-ı Kirâm’dan bazıları: “Böyle çalışan kimse ehl-i cehennem olur mu?” diye şüpheye düşeyazdılar. Neticede o kimse, yaralarının acısına sabretmeyip tirkeşinden (ok çantasından) bir ok çıkarıp kendisine sapladı ve intihâr etti. Müslümanlar bu hâli görünce Resûlullah Efendimize (s.a.v.) varıp:
“Yâ Resûlallâh! Hak Teâlâ Hazretleri senin sözünü doğru çıkardı. O kimse canına kıydı.” dediler. Sonra Peygamberimiz (s.a.v.) Hazretleri, birine:
“Kalk, ya filân! Halka bildir ki; cennete, mümin olandan başkası giremez. Hak Sübhânehû ve Teâlâ Hazretleri hakîkaten bu İslam dînini fâsık ve fâcir kimse ile de kuvvetlendirir.” buyurdu. Murâd-ı şerîfleri şudur ki:
Cennete girmeye, gerçek mümin olanlar lâyıktır. Mümin olmayanı İslâm uğrunda çalışmaz zannetmeyin. Bu din öyle bir dindir ki, Hak Celle ve Alâ Hazretleri bunu kuvvetlendirmek için fâcirleri bile kullanır.
Resûlullah (s.a.v.) Hazretleri şöyle buyurmuşlardır ki: “Hakîkaten kişi, başkalarına karşı cennet ehlinin amelini işler, hâlbuki kendisi cehennem ehlindendir. Ve gerçekten kişi başkalarına karşı cehennem ehlinin amelini işler, hâlbuki kendisi cennet ehlindendir.”
Diğer bir hadîs-i şerifte şöyle buyurulmuştur: “Allâhü Teâlâ, sizin ne dış görünüşünüze ne de mallarınıza bakar. Ama o, sizin kalplerinize ve amellerinize bakar.”
Velhasıl, Hak Teâlâ Hazretlerinin nazarı, kullarının kalplerine ve niyetlerinedir; niyetteki ihlâsadır. Yoksa Allâhü Teâlâ zengindir. Hiç kimsenin ameline ihtiyacı yoktur. Bütün ibâdetlerin faydası yine kullara aittir.
Hicrî:   07  Zilkade  1441  Fazilet Takvimi