1 Temmuz 2018 Pazar

HANIMLARIN EN HAYIRLISI



قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: خَيْرُ النِّسَاءِ الَّتِي إِذَا نَظَرْتَ إِلَيْهَا سَرَّتْكَ وَإِذَا أَمَرْتَهَا أَطَاعَتْكَ، وَإِذَا غِبْتَ عَنْهَا حَفِظَتْكَ فِي نَفْسِهَا وَمَالِهَا. (طيالسى)
رسول الله  أفندمز ( صلى الله عليه وسلم  )  بويوردولر   :"   أك خيرلى حنم ، كندسينه باقديغيك زمان سنى مسرور أدر ، أمر أتديكيك زمان إطاعت أدر ، يوقليغوندهإرضينى و مالنى محافظه أدر ."
Resûlullah Efendimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem) buyurdular: “En hayırlı hanım, kendisine baktığın zaman seni mesrûr eder, emrettiğin zaman itâat eder, yokluğunda, ırzını ve malını muhâfaza eder.”
 (Müsnedü’t-Tayâlisî)
Hicrî:   16 Şevval  1439  Fazilet Takvimi 

HANIMLARIN EN HAYIRLISI

 
Resûlullah Efendimiz (s.a.v.) buyurdular ki: “Bir kadında dört huy kemâle erdiği vakit, her türlü hayırlı huy da kemâle ermiş olur. Ben de onun cennet ehlinden olacağını ümîd ederim:
Birincisi: Beş vakit namazı vakitlerinde kılar, Allâhü Teâlâ’nın râzı olduğu ve ona itâat olan her hususta kocasına itâat eder. Muhakkak kadının kıyâmet günü ilk suâl olunacağı şey namaz ve kocasının hakkı, kocasının ondan râzı olup olmadığı ve kocasına itâat edip etmediğidir. Zîrâ bu onun için senenin tamamını oruçlu ve her geceyi de namazda geçirmesinden daha hayırlıdır.
İkincisi: Dilini yalan, iftirâ, gıybet, boş sözler ve nankörlük olan sözlerden korumasıdır. Kadının kocasına: “Senden hiç hayır görmedim” gibi sözleri nankörlüktür.
Üçüncüsü: Zâhide olması; altın, gümüş, ipek elbise, gibi dünyâ zînetine, süslerine rağbet etmediği gibi evinin eşyâsında da aşırıya gitmemelidir. Kadında bu huy kemâle ererse onun kıldığı iki rek’at (nâfile) namaz, dünyânın diğer bütün kadınlarının kılacağı bin rek’at (nâfile) namazdan daha fazîletli olur.
Dördüncüsü: Başına gelen belalara ve karşılaştığı kıskançlık hallerine sabretmektir ki bunda onun için Allâh yolunda cihâd edenin mükâfatı vardır.” (Kitâbü Edebi’n-Nisâ, Abdülmelik ibn-i Habîb)
LATÎFE: Öte Teal!
Câhil ve kâbiliyetsiz bir adam, Arabistan’a gidip senelerce kaldığı hâlde, Arapça’dan ancak üç-beş kelime öğrenebilmiş. Bir gün, birine “git” demek isterken Arapça “ruh” diyecek yerde “teal” yani “gel” diye hitab etmiş. Şahsın kendisine doğru geldiğini görünce de telaşla “git” dediğini zannederek “teal, teal” diye durmadan söylemeye başlamış. A’râbî de gizli bir şey söyleyecek zannıyla ilerlemiş, adamın yanına iyice yaklaşmış. Adam ne diyeceğini bilemeyerek şahsı itekleyip: “Öte teal, öte teal” demiş.
Hicrî:   16 Şevval  1439  Fazilet Takvimi 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder