قَالَ
رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: خَيْرُ الْأَصْحَابِ صَاحِبٌ
إِذَا ذَكَرْتَ اللهَ أَعَانَكَ وَإِذَا نَسِيْتَهُ ذَكَّرَكَ خِيَارُهُمُ
الَّذِينَ إِذَا رُؤُوا ذُكِرَ اللهُ تَعَالَى. (جوامع)
رسول الله أفندمز ( صلى الله عليه وسلم ) بويوردولر :"
آرقاداشلرين
أك خيرلسى ، الله تعالى ي ذكر أدجكين زمان صنه ياردمجى اولان ، اللهى ( ذكر أتمي )
اونوطديغون زمان اونى صنه خطرلاطان در . و اونلريك ده أك خيرلسى ، كورلديكى زمان
الله تعالى خطرلاناندر ."
Resûlullah Efendimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem) buyurdular: “Arkadaşların en hayırlısı, Allâhü Teâlâ’yı zikredeceğin zaman sana yardımcı olan, Allâh’ı (zikretmeyi) unuttuğun zaman onu sana hatırlatandır. Ve onların da en hayırlısı, görüldüğü zaman Allâhü Teâlâ hatırlanandır.”
(Suyûtî, Cem’u’l-Cevâmi’)
Hicrî: 04 Zilkâde 1439 Fazilet
Takvimi
ABDÜLKÂDİR GEYLÂNÎ HAZRETLERİNDEN
Seyyid Muhyiddîn Abdülkâdir Geylânî (kuddise sirruhû) Hazretleri, evliyânın büyüklerinden olup, Kâdiriyye tarîkatının en meşhur şeyhidir. Soyu Hazret-i Hasan’a (radıyallâhü anh) dayanır. Fıkıh, hadîs ve tasavvufta zamanının en büyük âlimi idi. Takvâ ve tasavvufa dâir ârifâne sözleri çoktur.
Abdülkâdir Geylânî Hazretleri çok vakit şöyle buyururdu:
“Bir Arab’ın takvâsı bulunmazsa onun Arablardan olmasının, şerefli bir soya mensup olmasının kendisine bir faydası yoktur. Acemin (Arab olmayanın) acemliği de takvâ sahibi olduktan sonra onun kadr ü kıymetine bir noksanlık getirmez.” Çünkü hadîs-i şerîfte: “Dikkat edin, Arab’ın Acem üzerine, Acem’in de Arab üzerine bir üstünlüğü yoktur. Üstünlük ancak takvâ iledir” buyurulmuştur. Nitekim âyet-i celîlede –meâlen-:
“…Şüphe yok ki sizin Allah katında en kıymetli olanınız en takvâlınızdır…” (Hucurât Sûresi, âyet 13) buyurulmuştur.
Evliyâullâh, peygamberlerin vârisleridir. Cenâb-ı Hakk’ın “Ve (o pek muhterem peygamber) hevâsıyla, kendi arzusuyla söz söylemez. O başka değil ancak bir vahiydir, vahiy olunuverir.” (Necm sûresi, âyet 3-4) buyurduğu üzere peygamberler kendilerine vahyolunanı beyân ve teblîğ ettikleri gibi evliyâ da kendilerine ilhâm olunan ve öğretileni söylerler.
Evliyâullah, Cenâb-ı Hak’tan ve Resûlullah’tan sarîhan izin bulunmadıkça bir işe girişmezler, bir söz söylemezler. Nitekim “…Ben bir kulumu sevdiğimde onun gören gözü, işiten kulağı, düşünen (anlayan) kalbi, konuştuğu lisânı, tuttuğu eli, yürüdüğü ayağı mesâbesinde olurum (Yani: Gözü, kulağı, kalbi ve lisânı, eli ve ayağı hep benim razı olacağım amelleri işler.)” hadîs-i kudsîsi meşhûrdur.
Abdülkâdir Geylânî Hazretleri çok vakit şöyle buyururdu:
“Bir Arab’ın takvâsı bulunmazsa onun Arablardan olmasının, şerefli bir soya mensup olmasının kendisine bir faydası yoktur. Acemin (Arab olmayanın) acemliği de takvâ sahibi olduktan sonra onun kadr ü kıymetine bir noksanlık getirmez.” Çünkü hadîs-i şerîfte: “Dikkat edin, Arab’ın Acem üzerine, Acem’in de Arab üzerine bir üstünlüğü yoktur. Üstünlük ancak takvâ iledir” buyurulmuştur. Nitekim âyet-i celîlede –meâlen-:
“…Şüphe yok ki sizin Allah katında en kıymetli olanınız en takvâlınızdır…” (Hucurât Sûresi, âyet 13) buyurulmuştur.
Evliyâullâh, peygamberlerin vârisleridir. Cenâb-ı Hakk’ın “Ve (o pek muhterem peygamber) hevâsıyla, kendi arzusuyla söz söylemez. O başka değil ancak bir vahiydir, vahiy olunuverir.” (Necm sûresi, âyet 3-4) buyurduğu üzere peygamberler kendilerine vahyolunanı beyân ve teblîğ ettikleri gibi evliyâ da kendilerine ilhâm olunan ve öğretileni söylerler.
Evliyâullah, Cenâb-ı Hak’tan ve Resûlullah’tan sarîhan izin bulunmadıkça bir işe girişmezler, bir söz söylemezler. Nitekim “…Ben bir kulumu sevdiğimde onun gören gözü, işiten kulağı, düşünen (anlayan) kalbi, konuştuğu lisânı, tuttuğu eli, yürüdüğü ayağı mesâbesinde olurum (Yani: Gözü, kulağı, kalbi ve lisânı, eli ve ayağı hep benim razı olacağım amelleri işler.)” hadîs-i kudsîsi meşhûrdur.
(Mirkâtü İlm-i Ledünnî fî-Menâkıb-ı Abdülkâdir Geylânî)
Hicrî: 04 Zilkâde 1439 Fazilet
Takvimi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder