قَالَ
اللهُ تَعَالَى : وَمَنْ يَبْتَغِ غَيْرَ الْإِسْلَامِ دِينًا فَلَنْ يُقْبَلَ
مِنْهُ وَهُوَ فِي الْآخِرَةِ مِنَ الْخَاسِرِينَ. (سورة آل عمران، ە۸ )
الله
تعالى شويله بويوردى ( مآلاً
) : " كيم
إسلام دان باشقه بر دين آرارسه كندسندن بويله بر دين آصلا قبول أدلميه جك و او
كمسه آخرتده خسرانه اوغرايانلردان اولاجقدر ."
Allâhü Teâlâ şöyle buyurdu (meâlen): “Kim İslâm’dan başka bir din ararsa kendisinden böyle bir din asla kabul edilmeyecek ve o kimse âhirette hüsrâna uğrayanlardan olacaktır.”
(Âl-i İmrân Sûresi, âyet 85)
Hicrî: 21 Şevval 1439 Fazilet
Takvimi
: HUNEYN HARBİ -1-
Huneyn muharebesi hicretin 8. yılı Şevval ayında (M. 630) Mekke-i Mükerreme ile Tâif arasındaki Huneyn vâdisinde olmuştur.
Şöyle ki: Mekke-i Mükerreme’nin fethiyle Kureyş’in ekserisi müslüman olmuş, olmayanlar da Müslümanlar tarafına meyletmişti. Fakat en büyük kabilelerden olan Hevâzin ile Sakîf kabîlesi aralarında ittifak ederek Müslümanlar ile harbetmek üzere Huneyn vadisinde toplanmaya başladılar. Bu kabîlelerin harb işlerinde mahâreti vardı ve kabîleler arasında kışkırtma yapıyor, onları yanlarına çekiyor, umûmî bir harekete hazırlanıyorlardı. Düşman ordusunda yirmi binden fazla kişi toplandı. Askerlerinin gayret ve hamâsetini artırmak için kadınlarını ve çoluk çocuklarını bile getirmişlerdi.
Resûl-i Ekrem (sallallâhü aleyhi ve sellem) İslâm aleyhinde böyle büyük bir ordunun toplandığını işitince hemen hazırlıklarını tamamlayıp “Düldül” adındaki beyaz atına binerek ve on iki bin kadar askerle Mekke’den çıkıp Huneyn’e doğru hareket buyurdu. Bu askerin on bini Mekke’nin fethinde hazır bulunan Ashâb, diğer kısmı da Mekkelilerden İslâm’a yeni dâhil olanlar idi. İslâm ordusunun adetçe düşmandan fazla olmadığı anlaşılıyorsa da Müslümanların o âna kadar yaptıkları ve muzaffer oldukları muharebelerde görülmedik bir çokluk ve kuvvette idi. Bu hâl Müslümanların hoşuna gitmiş, bu çokluğa bayağı güvenmişlerdi. Hattâ Müslümanlardan birisi, “Bu gün asla azlıktan mağlûb olmayız” demiş ve bu söz Resûlullâh’a iyi gelmemişti. Tevbe Sûresinin 25. âyet-i kerîmesinde ihtar buyurulduğu üzere şimdiye kadar birçok mevkîde nâil oldukları zaferlerin hiç biri çokluklarından dolayı olmamıştı.
Allâhü Teâlâ da Resûlünü mansur ve muzaffer kılan ancak kendisinin olduğunu bildirmek için bu gazada evvela İslâm askerine bir hezîmet yüzü gösterdi. Huneyn vâdisini tutmuş, pusularda gizlenmiş olan ve ok atmakta mahâreti bulunan düşman askerinin birdenbire şiddetli hücumlarına maruz kalan Müslüman ordusunun öncü birlikleri öyle bir bozulup kaçıştı ki bu hâl bütün orduya sirâyet ediverdi. Bu haber Mekke’ye kadar ulaştı. Îmânı zayıf olan yeni Müslümanların birçoğunun fikirleri bozuldu. (Devâmı var.)
Şöyle ki: Mekke-i Mükerreme’nin fethiyle Kureyş’in ekserisi müslüman olmuş, olmayanlar da Müslümanlar tarafına meyletmişti. Fakat en büyük kabilelerden olan Hevâzin ile Sakîf kabîlesi aralarında ittifak ederek Müslümanlar ile harbetmek üzere Huneyn vadisinde toplanmaya başladılar. Bu kabîlelerin harb işlerinde mahâreti vardı ve kabîleler arasında kışkırtma yapıyor, onları yanlarına çekiyor, umûmî bir harekete hazırlanıyorlardı. Düşman ordusunda yirmi binden fazla kişi toplandı. Askerlerinin gayret ve hamâsetini artırmak için kadınlarını ve çoluk çocuklarını bile getirmişlerdi.
Resûl-i Ekrem (sallallâhü aleyhi ve sellem) İslâm aleyhinde böyle büyük bir ordunun toplandığını işitince hemen hazırlıklarını tamamlayıp “Düldül” adındaki beyaz atına binerek ve on iki bin kadar askerle Mekke’den çıkıp Huneyn’e doğru hareket buyurdu. Bu askerin on bini Mekke’nin fethinde hazır bulunan Ashâb, diğer kısmı da Mekkelilerden İslâm’a yeni dâhil olanlar idi. İslâm ordusunun adetçe düşmandan fazla olmadığı anlaşılıyorsa da Müslümanların o âna kadar yaptıkları ve muzaffer oldukları muharebelerde görülmedik bir çokluk ve kuvvette idi. Bu hâl Müslümanların hoşuna gitmiş, bu çokluğa bayağı güvenmişlerdi. Hattâ Müslümanlardan birisi, “Bu gün asla azlıktan mağlûb olmayız” demiş ve bu söz Resûlullâh’a iyi gelmemişti. Tevbe Sûresinin 25. âyet-i kerîmesinde ihtar buyurulduğu üzere şimdiye kadar birçok mevkîde nâil oldukları zaferlerin hiç biri çokluklarından dolayı olmamıştı.
Allâhü Teâlâ da Resûlünü mansur ve muzaffer kılan ancak kendisinin olduğunu bildirmek için bu gazada evvela İslâm askerine bir hezîmet yüzü gösterdi. Huneyn vâdisini tutmuş, pusularda gizlenmiş olan ve ok atmakta mahâreti bulunan düşman askerinin birdenbire şiddetli hücumlarına maruz kalan Müslüman ordusunun öncü birlikleri öyle bir bozulup kaçıştı ki bu hâl bütün orduya sirâyet ediverdi. Bu haber Mekke’ye kadar ulaştı. Îmânı zayıf olan yeni Müslümanların birçoğunun fikirleri bozuldu. (Devâmı var.)
Hicrî: 21 Şevval 1439 Fazilet
Takvimi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder