قَالَ
رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: اَلضَّيْفُ يَأْتِي بِرِزْقِهِ
مَعَهُ وَيَرْتَحِلُ بِذُنُوبِ الْقَوْمِ يُمَحِّصُ عَنْهُمْ ذُنُوبَهُمْ. (فيض)
رسول الله أفندمز ( صلى الله عليه وسلم ) بويوردولر :"
مسافر رزقنى ( و بركتنى ) ياننده كترير
. أو حالقنىين كوناحلرنى كوتورور : اونلريك كوناحلرنى تمزلر ( عفو اولمالرنه وسيله
اولور ) . "
Resûlullah Efendimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem) buyurdular: “Müsâfir rızkını (ve bereketini) yanında getirir. Ev halkının günahlarını götürür; onların günahlarını temizler (affolmalarına vesîle olur).”
(Feyzu’l-Kadîr)
Hicrî: 23 Şevval 1439 Fazilet
Takvimi
MÜSÂFİR İÇİN KÜLFETE GİRMEMELİDİR
Hânesine müsâfir gelen kimse, hazır olandan müsâfirine ikram etmeli, ancak müsâfir için külfet ve meşakkate girmemelidir.
Külfete girmek, hâne sâhibinin müsâfire kendisinin yemediği şeyi hazırlamasıdır. Meselâ hâne sâhibi kendisi için yapamadığı yemeği borç alıp müsâfir için yapmaya çalışmaz. Yine evdeki yemeklerin hepsini müsâfire yedirip, çoluk çocuğunu aç bırakmak ve onlara ezâ vermek de uygun değildir. Hz. Enes (radıyallâhü anh) demiştir ki: “Sahâbe-i Kirâm (rıdvânullâhi aleyhim ecmaîn) ellerinde hazır bulunan kuru ekmek parçalarını ve azıcık hurmayı müsâfir önüne getirip ikram ederlerdi. Şöyle derlerdi: “Bilemeyiz ki önüne böyle az bir şey konulduğunda o nîmeti müsâfirin tahkîr etmesinin günâhı mı büyüktür; yoksa onu hor görüp müsâfir önüne koymaya çekinen hâne sâhibinin günâhı mı büyüktür?”
Müsâfir olan kimse, hâne sahibine şu yemeği isterim dememesi âdâptandır. Amma ev sahibine kolay gelecek şeyi söyleyebilir. Eğer hâne sâhibi müsâfire: ‘Hangi yemeği istersen hazırlayayım’ derse, ‘Hangisi kolay ise onu’ demelidir.
O kolaylık gerek para, gerek pişirmek cihetinden olsun. Peygamber Efendimiz (s.a.v.), iki şey arasında muhayyer kılındıkları vakitte, eğer günâhı yok ise kolay tarafını tercih buyururlardı.
Ebû Vâsıle Hazretleri anlattı: “Bir arkadaşımla beraber Selmân-ı Fârisî’nin (radıyallâhü anh) ziyâretine gittik. Önümüze bir mikdar tuz ile arpa ekmeği getirdi. Arkadaşım: ‘Bu tuz içinde biraz zahter (kekik) olsa güzel kokar idi, deyince
Hazret-i Selman dışarı çıkıp bir mikdar kekik getirdi. Meğer su kabını rehin verip de almış! Onu yedikten sonra arkadaşım: ‘O Allâh’a hamd ve senâ olsun ki, bizi rızıklandırdığı şeye kanaat edici kıldı’ dedi.
Hazret-i Selman dahi: “Rızıklandırıldığın şeye kanaat etmiş olsa idin, benim su kabı rehîn verilmezdi” buyurdu.
Ev sahibinin hâli vakti uygun olursa gelen müsâfire; yemekten ne istersiniz pişirteyim demek âdâptandır. Zîra bunda büyük sevap vardır. Hadîs-i şerîfte: “Din kardeşinin istediği şeyi buluveren kimsenin günahları bağışlanır” buyurulmuştur.
Külfete girmek, hâne sâhibinin müsâfire kendisinin yemediği şeyi hazırlamasıdır. Meselâ hâne sâhibi kendisi için yapamadığı yemeği borç alıp müsâfir için yapmaya çalışmaz. Yine evdeki yemeklerin hepsini müsâfire yedirip, çoluk çocuğunu aç bırakmak ve onlara ezâ vermek de uygun değildir. Hz. Enes (radıyallâhü anh) demiştir ki: “Sahâbe-i Kirâm (rıdvânullâhi aleyhim ecmaîn) ellerinde hazır bulunan kuru ekmek parçalarını ve azıcık hurmayı müsâfir önüne getirip ikram ederlerdi. Şöyle derlerdi: “Bilemeyiz ki önüne böyle az bir şey konulduğunda o nîmeti müsâfirin tahkîr etmesinin günâhı mı büyüktür; yoksa onu hor görüp müsâfir önüne koymaya çekinen hâne sâhibinin günâhı mı büyüktür?”
Müsâfir olan kimse, hâne sahibine şu yemeği isterim dememesi âdâptandır. Amma ev sahibine kolay gelecek şeyi söyleyebilir. Eğer hâne sâhibi müsâfire: ‘Hangi yemeği istersen hazırlayayım’ derse, ‘Hangisi kolay ise onu’ demelidir.
O kolaylık gerek para, gerek pişirmek cihetinden olsun. Peygamber Efendimiz (s.a.v.), iki şey arasında muhayyer kılındıkları vakitte, eğer günâhı yok ise kolay tarafını tercih buyururlardı.
Ebû Vâsıle Hazretleri anlattı: “Bir arkadaşımla beraber Selmân-ı Fârisî’nin (radıyallâhü anh) ziyâretine gittik. Önümüze bir mikdar tuz ile arpa ekmeği getirdi. Arkadaşım: ‘Bu tuz içinde biraz zahter (kekik) olsa güzel kokar idi, deyince
Hazret-i Selman dışarı çıkıp bir mikdar kekik getirdi. Meğer su kabını rehin verip de almış! Onu yedikten sonra arkadaşım: ‘O Allâh’a hamd ve senâ olsun ki, bizi rızıklandırdığı şeye kanaat edici kıldı’ dedi.
Hazret-i Selman dahi: “Rızıklandırıldığın şeye kanaat etmiş olsa idin, benim su kabı rehîn verilmezdi” buyurdu.
Ev sahibinin hâli vakti uygun olursa gelen müsâfire; yemekten ne istersiniz pişirteyim demek âdâptandır. Zîra bunda büyük sevap vardır. Hadîs-i şerîfte: “Din kardeşinin istediği şeyi buluveren kimsenin günahları bağışlanır” buyurulmuştur.
(Burhânü’l-Muttakîn)
Hicrî: 23 Şevval 1439 Fazilet
Takvimi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder