قَالَ اللهُ تَعَالَى : اِنَّ اللهَ يَأْمُرُ بِالْعَدْلِ وَالْاِحْسَانِ وَاِيتَٓائِ ذِي الْقُرْبٰى وَيَنْهٰى عَنِ الْفَحْشَٓاءِ وَالْمُنْكَرِ وَالْبَغْيِ يَعِظُكُمْ لَعَلَّكُمْ تَذَكَّرُونَ. (سورة النحل ، ٩٠ )
الله تعالى شويله بيوردى ( مئالا ) : خبرينز اولسونكى الله سزه عدالتى ، إحسانى ( إيليكى ) و يقنليغى اولانلره ( محتاج اولدقلرى شيلرى ) ورمي أمر أديور و جركين إشلردن ، منكردن ، آزغنلقدان نهيه ديور . دنليب آنلايب طوطاسنز ديه سزه واعظ أديور ( أؤكوت وريور . "
Allâhü Teâlâ buyurdu (meâlen): “ Haberiniz olsun ki Allah, size adâleti, ihsânı (iyiliği) ve yakınlığı olanlara (muhtaç oldukları şeyleri) vermeyi emrediyor ve çirkin işlerden, münkerden, azgınlıktan nehyediyor, dinleyip anlayıp tutasınız diye size vaaz ediyor (öğüt veriyor).”
(Nahl Sûresi, âyet 90)
Hicrî: 18 Cemaziyelevvel 1444 Fazilet Takvim
EN BÜYÜK MUCİZE: KUR’ÂN-I KERÎM -2
Kureyş müşriklerinin ileri gelenlerinden Velîd bin Muğîre, bir gün Seyyidü’l-Enbiyâ (s.a.v.) Hazretlerinin yanına gelip; “Bana bir miktar Kur’ân oku, dinleyeyim.” dedi.
Resûl-i Ekrem (s.a.v.), Nahl Sûresi’nin 90. âyet-i kerîmesini okudu. Velîd bin Muğîre onu dikkatle dinledi. “Vallâhi bunda bir tatlılık ve letâfet var. Pek derin ve gâyet faydalı bir kelâmdır. Onu beşer söyleyemez.” diye medhetti ve kavmine: “Sizin içinizde şiir kâidelerini benden iyi bilen kimse yoktur. Ben, şiirin her cinsini ve şiirleri hepinizden iyi bilirim. Muhammed’in okuduğu kelâm, bunların hiçbirine benzemez. O kelâm, her kelâma gâlip olur. Ona, hiçbir kelâm, gâlip olamaz.” dedi.
Müşrikler bunca mucizeleri gördükçe ve nâzil olan âyet-i kerîmeleri işittikçe, halkı ondan uzaklaştırmak için Resûl-i Ekrem (s.a.v.) hakkında ne diyeceklerini şaşırdılar.
Kureyş kavmi, İslâm’ın etrafa yayılmasından korktukları için, bir sene hac mevsimi geldiğinde bir yere toplandılar. “Her taraftan Arap kabileleri gelmek üzeredir. Muhammed’in hakkında ne diyeceksek ona karar verelim ve söz birliği edelim de birbirimizi yalancı çıkarmayalım.” dediler.
İçlerinden bazıları, “Kâhindir diyelim” dediğinde, Velîd bin Mugîre, “Kâhin değildir, sözleri aslâ kâhin sözüne benzemez.” dedi. “Öyle ise mecnundur diyelim.” dediklerinde Velîd bin Mugîre; “Mecnun desek kim inanır? Onda delilik alâmeti yok.” dedi. Onun üzerine bazıları, “Şairdir, diyelim” deyince Velîd bin Muğîre; “Şair de değildir. Zira şiirin bütün husûslarını biliriz. Onun sözleri bunların hiçbirine uymaz.” dedi. “Sihirbazdır, diyelim.” dediklerinde de Velîd bin Muğîre;
“Sihirbaza neresi benzer? Okuyup üfürmesi yok, düğüm bağlaması yok. Sihirbaz işlerine benzer bir işi yok.”
“Öyle ise ne diyelim?” dediler. Velîd bin Muğîre; “Ne demeli bilmem, fakat şu söylediğiniz sözlerin hangisini söylesek uygun olmaz ve hiçbirisine inanmazlar.” dedi.
Peygamber demekten başka bir sıfat bulamamışlardı ama bunu da onlar söyleyememişlerdi. (Devamı var)
Hicrî: 18 Cemaziyelevvel 1444 Fazilet Takvim
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder