4 Haziran 2022 Cumartesi

İBADETİN EHEMMİYETİ

قَالَ النَّبِىُّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ : اَلنَّاسُ سَوَاءٌ كَأَسْنَانِ الْمُشْطِ وَإِنَّمَا يَتَفَاضَلُونَ بِالْعِبَادَةِ وَلَا تَصْحَبَنَّ أَحَدًا لَا يَرَى لَكَ مِنَ الْفَضْلِ مِثْلَ مَا تَرَى لَهُ. (جامع الاحاديث)

رسول الله  ( ﷺ ) بيوردولر:  ’’ بوتون إنسانلر ، طراغين دشلرى كبى مساوى درلر . بربرلرينه قرشى آنجق عبادت إيله فضيلتلى اولورلر . سنين كنديسينه لايق كورديكون بر نعمت ومزيتى ، صنه لايق كورمين كمسه إيله آرقاداش اولمه . "

Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem şöyle buyurdular: “Bütün insanlar, tarağın dişleri gibi müsâvîdirler. Birbirlerine karşı ancak ibadet ile faziletli olurlar. Senin kendisine lâyık gördüğün bir nimet ve meziyeti, sana lâyık görmeyen kimse ile arkadaş olma.”

(Süyûtî, Câmiu’l-Ehâdîs)

Hicrî:  05  Zilkâde   1443 Fazilet Takvim

 

İBADETİN EHEMMİYETİ

 

İbadet, Cenâb-ı Hakk’ın birliğini ve büyüklüğünü tasdik edip emrine itaat ederek kulluk etmek demektir.

Allâhü Teâlâ, Zâriyât Sûresi’nin 56. âyet-i kerîmesinde (meâlen): “Ben, cinleri ve insanları (başka bir hikmetle değil) ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.” buyurmuştur. İnsanın yaratılmasındaki asıl maksat, yaratıcısını bilmek ve cân u gönülden isteyerek ibadet edip onun razı olacağı amellerde bulunmaktır. Bu hâlde insan, asıl mukaddes vazifesi olan ibadeti, kendisi için selâmet ve saadete sebep bilip hakkıyla yapmalıdır. Allâhü Teâlâ’nın, kullarının ibadetine hiçbir ihtiyacı olmadığına da inanmalıdır.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.), “Seni, ibadetin sevindirir, günahın da hüzünlendirirse sen kâmil bir müminsin.” buyurmuşlardır. İbadet ve itaatten zevk almak, bunlarla ferahlamak, iman nurunun kalpte parlamakta olduğuna bir delildir. Yapılan bir günahtan dolayı mahzûn olmak ve kederlenmek de bir pişmanlık alâmetidir. Bu pişmanlık ise, tevbenin büyük bir esasıdır. Binaenaleyh bu hâller, sahibinin imanının kâmil olduğunu gösterir. İbadet ve tâatten nefret eden, birtakım musîbetleri seve seve işleyen bir şahıs ise iman nurundan mahrum demektir. Böyle bir hâlden ise Cenâb-ı Hakk’a sığınırız.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.), “Bir kimse ne hâl üzere ölürse Allâhü Teâlâ, onu, o hâl üzere diriltir.” buyurmuşlardır. İnsan, ölünceye kadar meşrû sûrette hareket etmelidir, ibadet ve tâatle meşgul olmalıdır, faziletten, güzelce amellerden ayrılmamalıdır. Gayr-i meşrû, gayr-i ahlâkî şeylerle uğraşıp durmamalıdır, tâ ki güzel bir âkıbete nâil olsun, kabrinden güzel bir sûrette kalksın, bunun mükâfatını âhiret âleminde görsün. Aksi takdirde yakasını cezadan kurtaramaz. İtibar, hüsn-i hâtimeye; son nefeste imanla gidebilmeyedir.

Hicrî:  05  Zilkâde   1443 Fazilet Takvim

 

SİTEDEKİ KONU BAŞLIKLARINI GÖRMEK İÇİN TIKLAYINIZ"

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder