قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ : لَا يَدْخُلُ الْجَنَّةَ مَنْ كَانَ فِي قَلْبِهِ مِثْقَالُ حَبَّةٍ مِنْ خَرْدَلٍ مِنْ كِبْرٍ، وَلَا يَدْخُلُ النَّارَ مَنْ كَانَ فِي قَلْبِهِ مِثْقَالُ خَرْدَلَةٍ مِنْ إِيمَانٍ. (د)
رسول الله ( ﷺ ) بيوردولر: ’’ قلبنده حردال دانه سى قدار كبر اولان كمسه ( جزاسى جكمه دن ) جنته كيره مز . قلبنده حاردال دانه سى قدار إيمان اولان كمسه ده ( أبدى قلمق أؤزه ره ) جهنمه كيرمز . "
Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: “ Kalbinde hardal tanesi kadar kibir olan kimse (cezasını çekmeden) cennete giremez. Kalbinde hardal tanesi kadar iman olan kimse de (ebedî kalmak üzere) cehenneme girmez.”
(Sünen-i Ebû Dâvud)
Hicrî: 20 Zilkâde 1443 Fazilet Takvim
ÂHİRETTE KÂFİRLER VE GÜNAHKARLARIN HÂLİ
İmâm-ı Rabbânî (k.s.) Hazretleri şöyle buyurmuşlardır:
…Malum oldu ki küfür ehline af ve mağfiret yoktur. Nitekim Nisâ Sûresi’nin 48. âyet-i kerîmesinde şöyle buyurulmuştur -meâlen-: “Doğrusu, Allah kendine şirk koşulmasını mağfiret etmez…”
Bir kimse eğer kâfir ise, onun küfrünün cezası ebedî azâptır.
Diğer bir kimse de eğer günahlarıyla beraber zerre miktarı bile imana sahipse onun cezası muvakkat (geçici) azâptır. (O Müslümanın) diğer büyük günahlarını ise Allâhü Teâlâ dilerse mağfiret buyurur, dilerse ona azâp eder.
Bu fakire göre -ebedî veya muvakkat- cehennem azâbı, küfre ve küfür sıfatlarına mahsustur. Amma tevbe etmeye muvaffak kılınmayan, bu sebeple günahları mağfiret olunmayan, şefaate, Allâh’ın af ve ihsanına nâil olamayan, dünya elem ve mihnetleriyle, ölüm anındaki hâlin şiddetleriyle de günahları affolunmayan büyük günah sahiplerine gelince; ümit olunur ki o kimselerin bir kısmın(ın günahların)a kabir azâbı kâfî olur. (İnşâallah) diğer bir kısmının (günahlarını da) kabir mihnetleri, kıyamet gününün korkunç hâlleri ve şiddetleri karşılar da günahları temizlenir, cehennem azâbına gerek kalmaz. (c. 1, m. 266)
Günahkâr mümin, can boğaza gelmeden evvel tevbeye muvaffak olursa, tevbesinin kabulü vaad edildiğinden dolayı onun için büyük bir kurtuluş ümit ederiz. Eğer tevbe ve inabe ile müşerref olamazsa onun işi Allâh’a kalmıştır; dilerse affedip cennete koyar, dilerse o kimseye masiyeti kadar cehennem veya ondan başka bir şey ile azâp eder. Lâkin onun sonu kurtuluştur ve gideceği yer de cennettir. Çünkü ahirette Allâh’ın rahmetinden mahrum kalmak, küfür ehline mahsustur. Ama, kendisinde zerre miktarı iman bulunan kimse, rahmet ve mağfirete müstehak olur. Her ne kadar günah illeti sebebi ile kendisine başta rahmet ulaşmasa da, Allah Sübhânehû’nün yardımı ile sonunda rahmete nâil olur.
(Mektûbât-ı İmâm-ı Rabbâni, c. 2, m. 67)
Hicrî: 20 Zilkâde 1443 Fazilet Takvim
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder