قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ : لَا فَقْرَ أَشَدُّ مِنَ الْجَهْلِ وَلَا مَالَ أَعْوَدُ مِنَ الْعَقْلِ. (ض)
رسول الله ( ﷺ ) بيوردولر : جهالتدن دها شتدتلى بر فقيرلك ، عقلدان دها فايدالى بر سرمايه يوقدر . "
Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem (Hazret-i Enes’in annesi Ümmü Süleym radıyallâhü anhâ’ya) buyurdular: “Cehâletten daha şiddetli bir fakirlik, akıldan daha faydalı bir sermaye yoktur.” (Kuzâî, Müsnedü’ş-Şihâb)
Hicrî: 19 Cemaziyelahir 1443 Fazilet Takvim
AKIL NİMETİ
Akıl, ruhun bir kuvvetidir ki insan, onunla bilgi sahibi olur, iyi ile kötüyü ayırır, varlıkların hakikatlerini sezebilir. Akıl, insanın ilâhî hitapları anlamasına, birçok hakikatleri idrâkine vasıtadır, pek ulvî bir cevherdir. Bu cihetledir ki, İslâm dini, beşerin fıtratına, aklına büyük bir kıymet vermiştir. Tîn Sûresi’nin 4. âyet-i kerîmesinde -meâlen-:
“Muhakkak biz, insanı en güzel bir sûrette yarattık.” buyurulmuştur. Bir hadîs-i şerîfte de:
“İnsanın kıvamı aklıdır (yani hayatını muntazam devam ettirmesi, dünya ve âhiret saadetine ulaşabilmesi akıl iledir), aklı olmayanın dini de yoktur.” buyrulmuştur. Akıl, bir fıtrî nurdur ki kalp, onun sayesinde hak ile bâtılın arasını ayırır.
Bununla birlikte akıl, her husûsta kâfî bir rehber değildir. Akıl, Cenâb-ı Hakk’ın rızasına uygun olan amellerin ne gibi şeyler olduğunu tayin edemez. İnsanın birtakım husûslarla vazifeli olması gerektiğini takdir edebilirse de bu vazifelerin neler olduğunu kendi başına bilemez. Bu sebeple aklı daha ziyade aydınlatan din, Allâhü Teâlâ tarafından beşeriyete ihsan buyurulmuştur. İnsanlar, ancak bu sayede vazifelerine tamamen vâkıf olabilmişlerdir.
Demek ki insanları, birtakım vazifeler ile mükellef kılan, sırf kendi akılları değildir. Aklı da akıl sahiplerini de yaratan Allâhü Teâlâ’dır. Cenâb-ı Hakk’ın emir ve yasaklarını insanlara tebliğe memur olan zâtlar ise Peygamberân-ı Zîşân Hazretleridir. Binaenaleyh, vazifenin asıl menşei, mesnedi dindir; vahiy ve nübüvvettir. İşte kulluk vazifesi, böyle ulvî bir temele dayandığı için kudsî bir mahiyet kazanmış oluyor.
Şunu da ilave edelim ki vazifenin hakîkî kaynağının, din olmasıyla, aklın kıymeti eksilmiş olmuyor. Çünkü insanın mesuliyeti, akla bağlıdır. Akıldan mahrum olanlar, hiçbir vazife ile mükellef değildirler. İnsanlar, Allâhü Teâlâ tarafından kendilerine yüklenen vazifelerin hakikatini, ulviyetini, akıllarıyla anlamışlardır.
Hicrî: 19 Cemaziyelahir 1443 Fazilet Takvim
SİTEDEKİ KONU BAŞLIKLARINI GÖRMEK İÇİN TIKLAYINIZ"
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder