12 Mart 2021 Cuma

MOLLA CÂMÎ HAZRETLERİ


 

قَالَ النَّبِىُّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ :  اَلذِّكْرُ الَّذِي لَا تَسْمَعُهُ الْحَفَظَةُ يَزِيدُ عَلَى الذِّكْرِ الَّذِي تَسْمَعُهُ الْحَفَظَةُ سَبْعِينَ ضِعْفًا. (فيض)

بيغمبر أفندمز  ( ﷺ )  بيوردولر  ، "  حفظه ملكلرينك ( بله ) إشتميه جكى ( كزلى ) ذكريك ثوابى ، حفظه ملكلرينك إشته بله جكى ( آشكاره ) ذكريك ثوابندان يتمش قات زياده اولور  . "

Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: “Hafaza meleklerinin (bile) işitemeyeceği (gizli) zikrin sevabı, Hafaza meleklerinin işitebileceği (âşikâre) zikrin sevabından yetmiş kat ziyâde olur.”

(Münâvî, Feyzu’l-Kadîr)

Hicrî:   28   Recep     1442    Fazilet Takvim

 

MOLLA CÂMÎ HAZRETLERİ

 

Asıl adı Nureddîn Abdurrahman Câmî olan Molla Câmî Hazretleri (1414-1492) maddî ve manevî ilimlerde derinleşmiş bir zâttır. Daha bülûğ çağına gelmeden, babası Nizâmeddîn Ahmed onu, Semerkand’daki Nizâmiye Medresesi’ne götürdü. Burada din ilimlerini ve fen ilimlerini öğrenen Molla Câmî Hazretleri, daha sonra Kâdızâde Rûmî’den matematik dersleri almıştır. Kâdızâde Rûmî bir mecliste onun hakkında şöyle demiştir: “Herat’ta, güzel ahlâk ve zekâ cihetinden, bu delikanlı gibi bir kimse bulunmamıştır.”

Bir defasında Herat’ta meşhur astronomi âlimi Ali Kuşçu ile görüştü. Ali Kuşçu, ona astronomi ilmiyle alâkalı, içinden çıkılması zor birkaç mesele sordu. Molla Câmî Hazretleri, hepsini en ince teferruatına kadar ayrı ayrı cevaplandırınca, Ali Kuşçu hayran kaldı.

Mevlânâ Saʻdüddîn Kaşğârî, Herat Camii’nin önünde sohbet ederdi. Molla Câmî Hazretleri de her gün oradan geçerdi. Henüz tasavvufa girmemişti. Her geçişinde Kaşğârî (k.s.) Hazretleri, “Muhakkak bu gençte acayip bir manevî kabiliyet var. Bu sebeple ona çok muhabbet besliyorum.” derdi. Molla Câmî Hazretleri, bir rüya vesilesiyle Kaşğârî Hazretlerinin sohbetlerine katıldı. Ondan sonra da Ubeydullâh Ahrâr (k.s.) Hazretlerine intisâb ederek kemâle erdiler.

Molla Câmî (k.s.) Hazretleri için bu maddî ve manevî idrâkin hâsıl olması, bunca kıymetli eserler kaleme alabilmesi, ancak zikr-i kalbî ile meşgul olması sebebiyledir. Zira zikr-i kalbî ile meşgul olmak, aklı ziyâdeleştirir ve idrak kuvvetini güçlendirir. Onun mütâlaa melekesi, araştırma kuvveti ve akranlarına gâlip gelmesi, hattâ birçok ilimde hocalarını bile geçmesi herkesçe malumdur. O, boş vakitlerini manen derli toplu olarak geçirir ve zihnini ancak mühim işlere yorardı.

Silsile-i Sâdât’ın 33. ve son halkası Ebu’l-Fâruk Süleyman Hilmi Tunahan (K.S.) (SİLİSTREVÎ) Hazretleri de bu husus ile alakalı olarak: “Aklın inkişâfı için, rabıta ve zikr-i kalbî zarurîdir.” buyurmuşlardır.

Hicrî:   28   Receep     1442    Fazilet Takvim

 

SİTEDEKİ KONU BAŞLIKLARINI GÖRMEK İÇİN TIKLAYINIZ"

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder