قَالَ اللهُ تَعَالَى: اِنَّمَا يَعْمُرُ مَسَاجِدَ اللهِ مَنْ اٰمَنَ بِاللهِ وَالْيَوْمِ الْاٰخِرِ وَاَقَامَ الصَّلٰوةَ وَاٰتَى الزَّكٰوةَ وَلَمْ يَخْشَ اِلَّا اللهَ فَعَسٰٓى اُولٰٓئِكَ اَنْ يَكُونُوا مِنَ الْمُهْتَدِينَ. (سورة التوبة، ١۸ )
الله تعالى شويله بيوردى ( مئآلا ) : " الله يك مسجدلرنى آنجق اللهه وآخرت كونونه إينانان ، نمازى دوس دوغرى قلان ، ذكاتى ورن والله دان باشقاسندان قورقمايان كمسلر إمار أدر . آرتق اومولوركى اونلر ، هدايته أرمشلردن اولورلر . "
Allâhü Teâlâ buyurdu: “Allâh’ın mescitlerini ancak Allâh’a ve âhiret gününe inanan, namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren ve Allah’tan başkasından korkmayan kimseler imar eder. Artık umulur ki onlar, hidâyete ermişlerden olurlar.”
(Tevbe Sûresi, âyet 18)
Hicrî: 02 Cemâziyelahir 1442 Fazilet Takvim
NASIL KEMÂLE ERDİ?
Hacı Bayrâm-ı Velî kuddise sirruh Hazretlerine sordular: “Bazı dervişlere kırk yıldır hilâfet (yani irşâda izin ve icâzet) vermediniz. Ama Akşemseddin’e az müddet içinde hilâfet verdiniz. Bunun hikmeti nedir?”
Şöyle cevap verdi: “Bu, akıllı bir köse imiş! Her ne gördü ve işitti ise inandı, hikmetini sonra kendisi bildi. Ama kırk yıldır hizmet eden dervişler, gördüklerinin ve işittiklerinin hemen hikmetini ve aslını sorarlardı.”
BİR HAYIR MÜESSESESİ: İMÂRET
İmâret, bir yeri mamûr ve âbâd etmek demektir.
Osmanlı’da fakirlere ve medrese sakinlerine ekmek, çorba ve sâire pişirip vermeye mahsus hayır müessesesine de imâret (aşhane, aşevi) ismi verilmiştir.
İslâm dininde fakirlere yardım etmek pek makbul ve hayırlı bir amel olduğu için hâli vakti yerinde olanlar, daima yemek ikram etmeyi isterler, zenginler ise birçok hayır işleri yaptıkları gibi imâretler yaptırıp fakirleri doyurmayı da kendileri için birer âhiret azığı sayarlardı. Osmanlı Devleti’nde de birçok imâretler yaptırılmış ve onların devam edebilmesi için vakıflar kurulmuştur. Yapılmasının ve devam ettirilmesinin büyük para sarfiyâtına bağlı olduğu bu hayır eserlerinden, sadece İstanbul’da yirmi adet vardı. Bu, Osmanlı Devleti’nin hayır eserlerine ne kadar ehemmiyet verdiğinin bir delilidir. En az dört-beş bin kişiye günde iki defa yemek verilen bu müesseselerden medrese talebeleri, fakirler, yolcular, cami ve imâret hizmetlileri istifade etmekteydi.
İmâretler, sabah namazı vakti açılır, talebelere sabah derslerinden evvel “fodla” denilen ekmek ile çorba dağıtılırdı. Dersten çıktıktan sonra da yağlı pirinç çorbası verilirdi. Bu çorbayı, arzu edenler imârette içerdi. Birçok medresenin çorbası ise talebe arasından seçilen kişiler tarafından medreseye taşınır ve orada talebeye dağıtılırdı.
İmâretlerde önce talebelere, sonra fakirlere ve müsafirlere yemek verilirdi. Fakirlerin en çok toplandıkları imâretler, Fatih’te Laleli ve Şehzade imâretleri, Üsküdar’da Vâlide-i Atîk ve Mihrimâh, Eyüp’te Mihrişâh imâretleri idi.
Hicrî: 02 Cemâziyelahir 1442 Fazilet Takvim
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder