قَالَ
اللهُ تَعَالَى: وَلَا تَاْكُلُوا مِمَّا لَمْ يُذْكَرِ اسْمُ اللهِ عَلَيْهِ
وَاِنَّهُ لَفِسْقٌ... (سورة الانعام، ١٢١ )
الله
تعالى شويله بيوردى : " ( كسلركن ) أؤزرينه اللهيك إسم ذكر أدلمه مش اولان
حيوانلردان يمه ينز . جونكى اونى يمك محقق فاسقلق در ( اللهيك أمرندن جقمقدر )
."
Allâhü Teâlâ şöyle buyurdu: “(Kesilirken) üzerine Allâh’ın ismi zikredilmemiş olan hayvanlardan yemeyiniz. Çünkü onu yemek muhakkak fâsıklıktır (Allâh’ın emrinden çıkmaktır)…”
(En’âm Sûresi, âyet 121)
Hicrî: 18 Şevval 1440 Fazilet
Takvimi
SÂDÂT-I NAKŞİBENDİYYE HER YEMEĞİ YEMEZLERDİ
Silsile-i Sâdât’ın 15. halkası olan Şâh-ı Nakşibend (k.s.) Hazretleri çok zâhid ve verâ sahibi idi. Şüpheli şeylerden kaçınır, bilhassa yemek hususunda buna çok dikkat ederdi. Talebelerini helâl yoldan kazanıp yemeye teşvik eder ve Resûlullah Efendimizin (s.a.v.) şu hadîs-i şerîflerini okurdu: “İbâdet on kısımdır: Bunların dokuzu helâl kazançtır. Kalan biri ise diğer ibâdetlerdir.”
Şâh-ı Nakşibend Hazretleri, öfkeli ve isteksiz olarak pişirilen yemeğe el sürmez, kendisi ile beraber olanların da o yemekten yemelerine mâni olurdu. Müritlerinden birisi bir gün yemek getirmişti. Yemeğe baktı ve şöyle dedi: “Bunu yapan kimse hamurunu yoğurmasından, pişirip bu hâle getirinceye kadar hep öfkeli idi. Ondan yemek bize yakışmaz. Öfke ile yapılan yemekte hayır da yoktur, bereket de yoktur. Şeytan bir yolunu bulup ona karışır. Bu hâlde ondan nasıl iyi bir netice alınabilir?”
Silsile-i Sâdât’ın 22. halkası Muhammed Bâkîbillâh (k.s.) Hazretleri yemekte çok ihtiyatlı idi. Yemek pişirenin abdestli olmasını, yemek pişirirken dünya kelâmı konuşulmamasını tenbih ederlerdi. “Huzûr ve ihtiyât sahibi olmayanın yemeklerinden bir buhar çıkar ki, o feyz kapısını kapatır.” buyururlardı. İşlerinde azîmet ve evlâ olan ile hareket ederdi. Şüphelilerden kaçındığı gibi mübahların da fazlasından kaçınır, zarûret miktarı işlerdi.
Silsile-i Sâdât’ın 26. halkası Muhammed Bedvânî (k.s.) Hazretleri kazançlarında şüphe bulunan kimselerin yemeklerinden asla yemezlerdi. Bir gün dünyaya düşkün birisi kendisine yemek getirdi. “Bunda zulmet eseri görülüyor.” buyurdular. Sonra da Mirzâ Cân-ı Cânân Hazretlerine: “Bu yemeği iyice bir araştır bakalım.” buyurdular. Mirzâ Cân-ı Cânân Hazretleri de üstâzının emrine uyarak bakıp araştırdı. “Bu yemek helâldir. Ancak riyâ için yapıldığından dolayı üzerine zulmet inmiş.” dediler.
Silsile-i Sâdât’ın 27. halkası Şemsüddîn Habîbullâh (k.s.) Hazretleri, Abdullah Dehlevî Hazretlerine, “Her yerden yemek yemek uygun değildir.” buyurmuşlardır.
Şâh-ı Nakşibend Hazretleri, öfkeli ve isteksiz olarak pişirilen yemeğe el sürmez, kendisi ile beraber olanların da o yemekten yemelerine mâni olurdu. Müritlerinden birisi bir gün yemek getirmişti. Yemeğe baktı ve şöyle dedi: “Bunu yapan kimse hamurunu yoğurmasından, pişirip bu hâle getirinceye kadar hep öfkeli idi. Ondan yemek bize yakışmaz. Öfke ile yapılan yemekte hayır da yoktur, bereket de yoktur. Şeytan bir yolunu bulup ona karışır. Bu hâlde ondan nasıl iyi bir netice alınabilir?”
Silsile-i Sâdât’ın 22. halkası Muhammed Bâkîbillâh (k.s.) Hazretleri yemekte çok ihtiyatlı idi. Yemek pişirenin abdestli olmasını, yemek pişirirken dünya kelâmı konuşulmamasını tenbih ederlerdi. “Huzûr ve ihtiyât sahibi olmayanın yemeklerinden bir buhar çıkar ki, o feyz kapısını kapatır.” buyururlardı. İşlerinde azîmet ve evlâ olan ile hareket ederdi. Şüphelilerden kaçındığı gibi mübahların da fazlasından kaçınır, zarûret miktarı işlerdi.
Silsile-i Sâdât’ın 26. halkası Muhammed Bedvânî (k.s.) Hazretleri kazançlarında şüphe bulunan kimselerin yemeklerinden asla yemezlerdi. Bir gün dünyaya düşkün birisi kendisine yemek getirdi. “Bunda zulmet eseri görülüyor.” buyurdular. Sonra da Mirzâ Cân-ı Cânân Hazretlerine: “Bu yemeği iyice bir araştır bakalım.” buyurdular. Mirzâ Cân-ı Cânân Hazretleri de üstâzının emrine uyarak bakıp araştırdı. “Bu yemek helâldir. Ancak riyâ için yapıldığından dolayı üzerine zulmet inmiş.” dediler.
Silsile-i Sâdât’ın 27. halkası Şemsüddîn Habîbullâh (k.s.) Hazretleri, Abdullah Dehlevî Hazretlerine, “Her yerden yemek yemek uygun değildir.” buyurmuşlardır.
(Silsile-i Sâdât-ı Nakşibendiyye, Fazilet Neşriyat)
Hicrî: 18 Şevval 1440 Fazilet
Takvimi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder