قَالَ
اللهُ تَعَالَى: مِنَ الْمُؤْمِنِينَ رِجَالٌ صَدَقُوا مَا عَاهَدُوا اللهَ
عَلَيْهِ فَمِنْهُمْ مَنْ قَضَى نَحْبَهُ وَمِنْهُمْ مَنْ يَنْتَظِرُ وَمَا
بَدَّلُوا تَبْدِيلًا. (سورة الاحزاب، ٢٣ )
الله
تعالى شويله بيوردى ( مئآلا ) : " مؤمنلردن بر قسم أرلر واردركى ، اللهه وردكلرى
عاهده صداقات كوسترديلر . اونلردان كمسى عاداغنى أؤده دى و كمسى ده عاداغى ( نى
يرينه كترمك ) إيجن بكليور . هجبر شكلده ( سوزلرنى حق يولنداكى عزيم و غيرتلرنى ) دكشترمه
مشلردر ."
Allâhü Teâlâ şöyle buyurdu (meâlen): “Müminlerden bir kısım erler vardır ki, Allâh’a verdikleri ahde sadâkat gösterdiler. Onlardan kimisi adağını ödedi ve kimisi de adağı(nı yerine getirmek) için bekliyor. Hiçbir şekilde (sözlerini, hak yolundaki azim ve gayretlerini) değiştirmemişlerdir.”
(Ahzab Sûresi, â. 23)
Hicrî: 14 Şevval 1440 Fazilet
Takvimi
ŞEHÎDLER NE İSTER?
Câbir bin Abdullah (radıyallâhü anhümâ) anlattı:
Bir gün Resûlullah Efendimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem) bana baktı ve: “Seni üzgün görüyorum, sebebi nedir?” buyurdular.
“Yâ Resûlallah! Babam şehîd oldu, geride borç ve âile bıraktı.” dedim. Buyurdular ki:
“Allâhü Teâlâ, babanı nasıl kabul buyurdu, sana müjdeleyeyim mi?”
“Evet” dedim. Şöyle buyurdular:
“Allâhü Teâlâ hiç kimseye arada perde olmadan kelâm söylemedi. Babanı ise diriltti ve ona arada perde olmadan şöyle buyurdu:
‘Ey kulum, dile benden, dilediğini vereyim.’ O:
‘Yâ Rabbi, beni dünyaya iâde etmeni ve senin yolunda ikinci defâ şehîd olmayı istiyorum.’ dedi. Allâhü Teâlâ:
‘Muhakkak ölümden sonra dünyâya dönmek olmadığına dâir hükmüm vardır.’ buyurdu. O:
‘Yâ Rabbi, öyleyse benim kavuştuğum şu nîmetlerden geride bıraktıklarımı haberdâr et.’ dedi. Bunun üzerine Allâhü Teâlâ:
‘Ve sakın Allah yolunda katledilenleri ölmüşler sanmayın, hayır, onlar hep hayattadırlar, Rablerinin katında rızıklanırlar.’ meâlindeki Âl-i İmrân Sûresi’nin 169. âyet-i celîlesini indirdi ve onun bu isteğini yerine getirdi.”
Bir gün Resûlullah Efendimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem) bana baktı ve: “Seni üzgün görüyorum, sebebi nedir?” buyurdular.
“Yâ Resûlallah! Babam şehîd oldu, geride borç ve âile bıraktı.” dedim. Buyurdular ki:
“Allâhü Teâlâ, babanı nasıl kabul buyurdu, sana müjdeleyeyim mi?”
“Evet” dedim. Şöyle buyurdular:
“Allâhü Teâlâ hiç kimseye arada perde olmadan kelâm söylemedi. Babanı ise diriltti ve ona arada perde olmadan şöyle buyurdu:
‘Ey kulum, dile benden, dilediğini vereyim.’ O:
‘Yâ Rabbi, beni dünyaya iâde etmeni ve senin yolunda ikinci defâ şehîd olmayı istiyorum.’ dedi. Allâhü Teâlâ:
‘Muhakkak ölümden sonra dünyâya dönmek olmadığına dâir hükmüm vardır.’ buyurdu. O:
‘Yâ Rabbi, öyleyse benim kavuştuğum şu nîmetlerden geride bıraktıklarımı haberdâr et.’ dedi. Bunun üzerine Allâhü Teâlâ:
‘Ve sakın Allah yolunda katledilenleri ölmüşler sanmayın, hayır, onlar hep hayattadırlar, Rablerinin katında rızıklanırlar.’ meâlindeki Âl-i İmrân Sûresi’nin 169. âyet-i celîlesini indirdi ve onun bu isteğini yerine getirdi.”
(Beyhakî, Delâilü’n-nübüvve)
NEFS-İ EMMÂRE
Cenâbı Hak, Celâl sıfatının tecellîsinden nefs-i emmâreyi yaratmıştır. Onda hayırdan hiçbir şey yoktur, yalnız fenâlık, küfür, isyan vardır. Her türlü fenâlık, her türlü şer, Allâhü Zülcelâl Hazretlerinin râzı olmadığı her türlü ahvâl ona âittir. Merkezi, iki kaşın ortasında olmak üzere beynin bütün zerrelerini istilâ ederek bütün sinirlerini, topuklarına kadar her tarafı istilâ etmiş bir mahlûktur. Bu mahlûktan kurtulmanın çaresi ancak Allah ism-i şerîfini zikrederek olur.
Hicrî: 14 Şevval 1440 Fazilet
Takvimi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder