قَالَ
رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَنْ أَحَبَّ قَوْمًا حَشَرَهُ
اللهُ فِي زُمْرَتِهِمْ. (طب)
رسول الله أفندمز ( صلى الله عليه وسلم ) بويوردولر ," كيم
بر طوبلولوغى سَوَرْسه ، الله تعالى او كمسي او طوبلولقله برابر حشردر ."
Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: “Kim bir topluluğu severse, Allâhü Teâlâ o kimseyi o toplulukla beraber haşreder.”
(Taberânî, el-Mu’cemü’l-Kebîr)
Hicrî: 02 Cemaziyelahır 1440 Fazilet
Takvimi
EHL-İ BEYTE TÂBİ OLMAK
Ehl-i Beyt, Resûlullah Efendimizin (s.a.v.) hânesine husûsî nisbeti bulunan bahtiyârlar, hânedân-ı Nebî demektir. Onlar: Başta müminlerin anneleri olan Peygamberimizin (s.a.v.) hanımları, onun mübârek evlâtları, sonra Ali bin Ebû Tâlib ve onun pâk zevcesi Hazret-i Fâtıma (r. anhâ) ve bu ikisinin oğulları Hazret-i Hasan ve Hazret-i Hüseyin (r. anhüm) Hazretleri ve bunların kıyâmete kadar devam edecek nesilleridir. (Radıyallâhü anhüm)
Bütün Müslümanlar ve bilhassa Ashâb-ı Kirâm, Resûlullah Efendimizin Ehl-i Beyt’ine -hiçbir ayırım yapmadan- büyük bir hürmet ve muhabbet göstermişlerdir.
İmâm-ı Rabbânî Hazretleri, Ehl-i Beyt’e tâbi olmakla alâkalı Seyyid Nakîb Şeyh Ferîd el-Buhârî’ye hitâben şu mektubu yazmıştır: Allah Sübhânehû’dan, o kadri yüce sülâle yani Ehl-i Beyt hürmetine, şerîat-i garrâ erkânını kuvvetlendirmesini, kendisine tâbi olmak pek kolay olan nurlu dînin hükümlerini yüceltmesini niyâz ederiz. İşin özü budur, gerisi abestir.
Böyle sıkıntılı günlerde Ehl-i İslâm garipleri için dalâlet denizlerinde boğulmaktan kurtuluş, ancak beşerin en hayırlısı olan Peygamber Efendimizin Ehl-i Beyt sefînesinden umulur. Çünkü Aleyhissalâtü Vesselâm Efendimiz: “Benim Ehl-i Beytim, Nûh Aleyhisselâm’ın gemisine benzer. Nûh Aleyhisselâm’ın gemisine binenler nasıl tûfandan kurtuldu ise Ehl-i Beyt’ime tâbi olanlar da dalâlet tûfanından kurtulur. Kim de ondan geri kalırsa (onlara tâbi olmazsa) helâk olur.” buyurmuşlardır. Hâl böyle olunca bütün gayretini bu büyük saâdeti elde etmeye sarfetmek lazımdır.
Allâh’ın yardımı ile sizin elinizde makâm, itibar, güç ve kuvvet vardır. Zâtınızın nâil olduğu şerefe bir de yukarıda beyân ettiğimiz husûsu ilâve ederseniz, saâdet meydanında akranlarınızı geçmiş olursunuz. Bu fakîrin size teveccühü ve bu gibi ifâdelerde bulunması ancak şerîatin kuvvetlenmesi ve yayılması maksadına mâtuftur.
Bütün Müslümanlar ve bilhassa Ashâb-ı Kirâm, Resûlullah Efendimizin Ehl-i Beyt’ine -hiçbir ayırım yapmadan- büyük bir hürmet ve muhabbet göstermişlerdir.
İmâm-ı Rabbânî Hazretleri, Ehl-i Beyt’e tâbi olmakla alâkalı Seyyid Nakîb Şeyh Ferîd el-Buhârî’ye hitâben şu mektubu yazmıştır: Allah Sübhânehû’dan, o kadri yüce sülâle yani Ehl-i Beyt hürmetine, şerîat-i garrâ erkânını kuvvetlendirmesini, kendisine tâbi olmak pek kolay olan nurlu dînin hükümlerini yüceltmesini niyâz ederiz. İşin özü budur, gerisi abestir.
Böyle sıkıntılı günlerde Ehl-i İslâm garipleri için dalâlet denizlerinde boğulmaktan kurtuluş, ancak beşerin en hayırlısı olan Peygamber Efendimizin Ehl-i Beyt sefînesinden umulur. Çünkü Aleyhissalâtü Vesselâm Efendimiz: “Benim Ehl-i Beytim, Nûh Aleyhisselâm’ın gemisine benzer. Nûh Aleyhisselâm’ın gemisine binenler nasıl tûfandan kurtuldu ise Ehl-i Beyt’ime tâbi olanlar da dalâlet tûfanından kurtulur. Kim de ondan geri kalırsa (onlara tâbi olmazsa) helâk olur.” buyurmuşlardır. Hâl böyle olunca bütün gayretini bu büyük saâdeti elde etmeye sarfetmek lazımdır.
Allâh’ın yardımı ile sizin elinizde makâm, itibar, güç ve kuvvet vardır. Zâtınızın nâil olduğu şerefe bir de yukarıda beyân ettiğimiz husûsu ilâve ederseniz, saâdet meydanında akranlarınızı geçmiş olursunuz. Bu fakîrin size teveccühü ve bu gibi ifâdelerde bulunması ancak şerîatin kuvvetlenmesi ve yayılması maksadına mâtuftur.
(Mektûbât-ı İmâm-ı Rabbânî, 1/ m. 51)
Hicrî: 02 Cemaziyelahır 1440 Fazilet
Takvimi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder