21 Şubat 2019 Perşembe

HERKES KENDİ ŞÂKİLESİ ÜZERE AMEL EDER




قَالَ اللهُ تَعَالَى: يَسْتَخْفُونَ مِنَ النَّاسِ وَلَا يَسْتَخْفُونَ مِنَ اللهِ وَهُوَ مَعَهُمْ اِذْ يُبَيِّتُونَ مَا لَا يَرْضَى مِنَ الْقَوْلِ وَكَانَ اللهُ بِمَا يَعْمَلُونَ مُحِيطًا. (سورة النساء، ۱۰۸)
الله تعالى شويله بيوردى ( مآلاً )   ."  إنسانلردان ( اوطانب ) كزلميه جالشلرده الله دان ( حيا أديب ) كزلمي دوشنمزلر . حالبوكى الله ، كجلين اونون راضى اولماياجاغى سوزلرى قونوشورلركن ( علمى و قدرتيله ) اونلرله برابردى . و اونلر هر نه يابيورلرسه الله هبسنى إحاطه أتمش : قوشاطمشدر ."
Allâhü Teâlâ buyurdu (meâlen): “İnsanlardan (utanıp) gizlemeye çalışırlar da Allah’tan (hayâ edip) gizlemeyi düşünmezler. Hâlbuki Allah, geceleyin onun râzı olmayacağı sözleri konuşurlarken (ilmi ve kudretiyle) onlarla beraberdi. Ve onlar her ne yapıyorlarsa Allah hepsini ihâta etmiş; kuşatmıştır.
(Nisâ S., âyet 108)
Hicrî:   16  Cemaziyelahır   1440  Fazilet Takvimi 

HERKES KENDİ ŞÂKİLESİ ÜZERE AMEL EDER


İsrâ Sûresi’nin 83 ve 84. âyet-i kerîmelerinde şöyle buyurulmuştur (meâlen): “Biz insana nîmet verdiğimiz (in‘am ettiğimiz) zaman aldırmaz, yan çizer, kendisine şer dokunduğu zaman da pek ümitsiz olur. De ki: Her biri kendi kâbiliyetine (hâl ve mîzâcına) göre hareket ediyor, o hâlde yolca en doğru olanın kim olduğunu daha ziyâde Rabbiniz bilir.” Bu âyet-i kerîmeler şöyle tefsir edilmiştir:
Biz –o pek zâlim ve câhil olan- insana nîmet verdiğimiz zaman, nîmetle şımarır, onu verenden yüz çevirir, nankörlük eder. Ona şer (fakirlik, hastalık gibi zarar) dokununca da son derece ümitsizliğe düşer. İşte böyle nîmet hâlinde şükür, şer hâlinde ümid ve duâ hasleti bulunmayan insanlar, zâlimlerdir. Kur’an, böylelerinin hasârını (zararını) artırır. Böyleleri müjdelemek ile de yola gelmez, korkutmak ile de. De ki hepsi (îmân edenler de etmeyenler de) kendi şâkilesi üzere amel eder.
Şâkile kelimesi, tabîat, âdet, din, ahlâk, niyet, seciye ve cibilliyet gibi muhtelif manalara gelir. Yani herkes kendi hâl ve mîzâcına uygun olan yolda hareket eder. Diğer bir tabirle kendine mahsus hissiyatına göre iş yapar.
O hâlde en doğru yola gideni, Rabbiniz daha ziyâdesiyle bilendir. Yani herkes kendi şâkilesine göre hareket ederek doğru yol tutmuş olmaz. Bir din veya mezheb herhangi bir ferdin veya kavmin, mîzac ve hissiyatına uygun gelmekle doğru oluvermez. Hak din, Allâh’ın Kitab ve Resûlü ile bildirdiğidir. Binaenaleyh ne mutlu o kimselere ki şâkilesi hakka uygun ola.
(Hak Dîni Kur’ân Dili Tefsiri, Fazilet Neş.)
Resûlullah Efendimiz (s.a.v.) buyuruyorlar ki: Dünyada ikiyüzlü olan âhirette de ateşten olan iki yüzü olduğu hâlde haşr olunacaktır.”
(el-Mucemü’l-Evsat)
Cibilliyeti düzgün olan, Hazret-i Allâh’ın kalplerini nûrunda telif ettiği bir topluluk, hamuru hidayetle yoğurulduğu için Hazret-i Allâh’ın, Resûlü’nün, Onun Vârisi’nin yolunda bir araya gelirler ve birlikte hareket ederler. İstikâmet bellidir. Yüz çevirmeden, i’raz etmeden, yan çizmeden bu yolda devam ederler.
Hicrî:   16  Cemaziyelahır   1440  Fazilet Takvimi 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder