قَالَ اللّٰهُ تَعَالَى : وَمَا كَانَ رَبُّكَ لِيُهْلِكَ الْقُرٰى بِظُلْمٍ وَاَهْلُهَا مُصْلِحُونَ. (سورة هود، ١١٧)
الله تعالى شويله بيوردى ( مئالا ) : و سنيك ربيك ، او بلده لرى ، أحالسى صلح أهلى كمسلر إيكن ظلمله هلاك أده جك دكلدر ! "
Allâhü Teâlâ şöyle buyurdu -meâlen: “…Ve senin Rabb’in, o beldeleri, ahalisi salâh ehli kimseler iken zulümle helâk edecek değildir!”
(Hûd Sûresi, âyet 117)
Hicrî: 22 Rebîulâhir 1446 Fazilet Takvim
HELÂK OLAN KAVİMLER
Kur’ân-ı Kerîm’de En’âm Sûresi’nin 4 ilâ 6. âyet-i kerîmelerinde, müşriklerin Allâhü Teâlâ’nın âyetlerini kabulden kaçındıkları bildirilmektedir. Büyük bir kuvvet ve güce sahip iken günahları yüzünden helâk olup gitmiş bulunan kavimlerin hayatları hatırlatılarak günümüzdeki dinsizlerin, din ile alay edenlerin o feci hâlleri kınanmaktadır. Şöyle tefsir edilmiştir:
Yâ Muhammed! Kâfirler, Kur’ân-ı Kerîm’in pek açık âyetlerini inkâr ettiler. Fakat öyle inkâr ve alay edenler için Cenâb-ı Hakk’ın haber vermiş olduğu azâplar, felaketler, başlarına muhakkak gelecektir. Hak ile alay etmenin ne olduğunu o zaman anlayacaklardır. Böyle inkâr ve alay edenler, Şam’a ve sair tarihî beldelere sefer etmiş oldukları zaman, “Onlardan evvel ne kadar ümmetler, kavimler helâk ettiğimizi görmediler mi, bırakmış oldukları eserlere, tarihî hayatlarına bakmadılar mı?”
Nuh, Âd, Semûd, Lût gibi kavimleri, Nemrud, Firavun gibi muvakkaten saltanat sürmüş, sonra da küfürleri yüzünden helâk olup gitmiş şahısların hayatını düşününüz, ey münkirler, ey kendi varlıklarına mağrur olan gafiller! Yani biz, zaman zaman ne ümmetler, ne kavimler helâk ettik ki, yeryüzünde size vermediğimiz güç ve kuvveti onlara vermiş idik. Onların üzerlerine semayı, semanın feyzini göndermiş de göndermiştik. Ve nehirleri öyle yapmıştık ki altlarından akıyor da akıyordu. Yani böyle Cennet gibi vatanlarda üstlerinden altlarından nimetlere gark olarak bolluk içinde, nehirler, bağlar, bahçeler, meyveler arasında safa ile yaşıyorlardı.
İşte onlar, böyle pek ziyade nimetlere nâil oldukları hâlde dinden mahrum kalmış, peygamberlerine tâbi olmamış oldukları için, günahları sebebiyle onları mahvettik, helâk ettik. O kuvvetler, bu servetler, kendilerini kurtaramadı. Arkalarından, onların yerlerine, başka kavimler getirdik. Öyle ise Allâh’ın ve Resûlullâh’ın itaat yolunu tutsanız ya! Sizler neyinize güveniyorsunuz?
Hâsılı Allâhü Teâlâ, sizden evvelki Âd ve Semûd gibi kavimleri, günahları yüzünden helâk etmeye ve yerlerine başkalarını getirip onlarla yeryüzünü ıslah ve imara kadir olduğu gibi size de böyle yapmaya kâdirdir.
”Hicrî: 22Rebîulâhir 1446 Fazilet Takvim
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder