قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ : ثَلَاثٌ مَنْ كُنَّ فِيهِ اسْتَوْجَبَ الثَّوَابَ وَاسْتَكْمَلَ الْإِيمَانَ: خُلُقٌ يَعِيشُ بِهِ فِي النَّاسِ وَوَرَعٌ يَحْجِزُهُ عَنْ مَحَارِمِ اللهِ وَحِلْمٌ يَرُدُّ بِهِ جَهْلَ الْجَاهِلِ. (بزار)
رسول الله أفنديمز ( ﷺ ) بيوردولر : كمده شو أؤج شى بولونورسه ثوابى حق أدر و إيمانينى كماله أردرمش اولور : إنسانلر آراسنده كجنه بله جكى ( كوزل ) آخلاق ، الله تعالى ، نيك حرام قلدقلرندان كندسنى منع أدجك ورع و جاهليك جاهلجه حركتلرينى دفع أده بله جكى حلم ( يوموشق حويلولق ) . "
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular: “Kimde şu üç şey bulunursa sevâbı hak eder ve imanını kemâle erdirmiş olur: İnsanlar arasında geçinebileceği (güzel) ahlâk, Allâhü Teâlâ’nın haram kıldıklarından kendisini menedecek verâ ve cahilin cahilce hareketlerini defedebileceği hilim(yumuşak huyluluk).”
(Müsnedü’l-Bezzâr)
Hicrî: 21 Rebîulâhir 1446 Fazilet Takvim
TAKVÂ’NIN FAZİLETLERİ
Ensâr’dan ve Evs kabilesinin Amr bin Avf neslindendir.Âsım (r.a.), Bedir ve Uhud Gazâlarında bulunmuştur. Uhud Gazâsı’nda insanlar Peygamber Efendimizin etrafından dağıldığında ölünceye kadar onu müdâfaa etmek üzere söz verip yanından ayrılmayanlardandır. Ashâb-ı Kirâm’ın meşhur okçularındandır.
Adal ve Kâre kabilesinden bazı kimseler Hicret’in dördüncü yılının Safer ayında Peygamber Efendimizin (s.a.v.) huzuruna gelerek “Bizim aramızda İslâm’ı kabul edenler vardır. Bizlere dinimizi öğretecek; Kur’ân-ı Kerîm’i okutacak kimseler gönderin.” dediler. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) de altı kişi gönderdi ve onlara Âsım bin Sâbit (r.a.) Hazretlerini emîr tayin etti. Bu hâdise siyer kitaplarında Recî’ Gazvesi olarak geçer.
Bu mübarek zâtlar, Medîne-i Münevvere’den ayrıldıktan sonra onları davet edenler sözlerinde durmadılar ve Hüzeyl kabilesinden yüz kişi ile Müslümanlara saldırdılar. Sahâbîler, civârdaki bir dağa sığındılar. Müşrikler, “Dağdan inerseniz zarar vermeyeceğiz” diye söz verdiler. Âsım (r.a.) “Vallahi ben, bir kâfirin verdiği söze itimât etmiyorum. Yâ Rabbi, hâlimizi Peygamberine bildir.” diye dua etti.
Müşrikler, Âsım bin Sâbit Hazretlerini şehit ettiler ve Sülâfe bin Sa’d’a satmak üzere kafasını kesmek istediler. O sırada bir arı sürüsü gelerek Âsım Hazretlerinin mübarek bedenini korudu. Müşrikler, “Akşam oluncaya kadar bırakalım, o zaman dönüp kafasını alırız.” dediler. Fakat Allâhü Teâlâ, bir sel gönderdi, Âsım’ın (r.a.) naaşını alıp götürdü.
Âsım (r.a.), Müslüman olduktan sonra hiçbir müşrike el sürmemeyi ve başka bir müşrikin de kendisine el sürmemesini Allah’tan niyâz etmişti. Allâhü Teâlâ da, onu, hayatta iken koruduğu gibi öldükten sonra da korudu. Bu sebeple Âsım (r.a.) Hazretleri, “Hamiyyü’d-Debr (Arıların Koruduğu Zât)” diye meşhur oldu.
Çok geçmeden bu cinayeti işleyen kabileler, vebâ, hummâ, kuraklık ve kıtlık belâsına uğradılar. Az vakit zarfında içlerinden yedi yüz kişi helâk oldu.
”Hicrî: 21Rebîulâhir 1446 Fazilet Takvim
SİTEDEKİ KONU BAŞLIKLARINI GÖRMEK İÇİN TIKLAYINIZ"
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder