قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ : كَفَى بِالْمَوْتِ وَاعِظًا. (هب)
رسول الله أفنديمز ( ﷺ ) بيوردولر : نصيحت أدجى اولرق أؤلم يتر . "
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular: “Nasihat edici olarak ölüm yeter.”
(Beyhakî, Şuabü’l-Îmân)
Hicrî: 08 Rebîulâhir 1446 Fazilet Takvim
RESÛLULLÂH’IN (S.A.V.) OĞLU HZ. İBRAHİM’İN VEFATI
Resûlullah (s.a.v.) Efendimizin, Hazret-i Mâriye radıyallâhü anhâ’dan İbrahim ismindeki oğlu dünyaya geldi. Fakat İbrahim (r.a.), 20 ay kadar yaşadı ve Resûlullah Efendimizin (s.a.v.) vefatlarından bir sene kadar önce Hicret’in 10. yılında vefat etti.
Hz. İbrahim vefat ettiği zaman Peygamber Efendimiz (s.a.v.), “Onu, Bakî‘ Kabristanı’na defnediniz. Muhakkak onun için bir sütanne vardır, onu emzirmeyi Cennet’te tamamlayacaktır.” buyurdular.
Hazret-i Ali (k.v.), İbrahim’i aldı, Resûlullah Efendimize (s.a.v.) getirdi. Sonra onu yıkayıp kefenledi. Kucağına alıp yola çıktı. Ashâb-ı Kirâm da toplandılar. Resûlullah Efendimiz (s.a.v.) namazını kıldırdı. Medîne-i Münevvere’deki Bakî‘ Kabristanı’na götürdüler. Hazret-i Ali, kabre girip lahdini düzeltip İbrahim’i koydu. Sonra da çıkıp üzerini toprakla örttü. Bu esnada Resûlullah Efendimiz (s.a.v.) ağladılar ve orada bulunan herkes ağladı. Resûlullah Efendimiz (s.a.v.), “Göz ağlar, gönül mahzûn olur. Ancak biz (bu hâlde) Rabb’imizin razı olmayacağı sözler söylemeyiz. Ey İbrahim! Muhakkak biz senin için çok mahzûnuz.” buyurdular.
O gün güneş tutulması oldu. İnsanlar bunun, İbrahim’in ölümü sebebiyle olduğunu söylediler. Bunun üzerine Resûlullah Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurdular: “Muhakkak Güneş ve Ay, Allâh Azze ve Celle’nin delillerinden birer delildir. Onlar, herhangi bir kimsenin vefatından ya da doğmasından dolayı tutulmazlar.”
Resûlullah Efendimiz (s.a.v.), İbrahim’in lahdine konulan kerpiçlerden bir boşluk olduğunu görünce düzeltilip kapatılmasını istediler. Ashâb-ı Kirâm bundaki fayda ve hikmeti suâl ettikleri vakit, Resûlullah (s.a.v.), “Böyle olması herhangi bir zarar vermez ve bir fayda da sağlamaz. Fakat hayattakiler (cenaze sahipleri), defin vazifesini güzel yapmak ister ve buna sevinirler. Ve muhakkak kul bir iş yaptığında, Allâhü Teâlâ, kulun o işi, güzel ve sağlam yapmasından razı olur.” buyurdular.
Hicrî: 08 Rebîulâhir 1446 Fazilet Takvim
SİTEDEKİ KONU BAŞLIKLARINI GÖRMEK İÇİN TIKLAYINIZ"
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder