قَالَ اللهُ تَعَالَى : اَرَاَيْتَ الَّذِي يُكَذِّبُ بِالدِّينِ، فَذٰلِكَ الَّذِي يَدُعُّ الْيَتِيمَ، وَلَا يَحُضُّ عَلٰى طَعَامِ الْمِسْكِينِ. (سورة الماعون، ١-۲-۳)
الله تعالى شويله بيوردى ( مئالا ) :كوردنمى او كمسي كى : دينى إنكار أدر . يتمى إيتب قاقان إشده اودر . و ( او كمسه ) يوقسوله يمك يديرلمسى إيجن تشوكته بولنماز . "
Allâhü Teâlâ şöyle buyurdu (meâlen): “Gördün mü o kimseyi ki: Dini inkâr eder. Yetimi itip kakan işte odur. Ve (o kimse) yoksula yemek yedirilmesi için teşvikte bulunmaz.”
(Mâûn Sûresi, âyet 1-2-3)
Hicrî: 03Şâbân1445 Fazilet Takvim
MUHTAÇLARA YARDIM ETMEYENLER
Kur’ân-ı Kerîm’de Mâûn (Eraeytellezî) Sûresi’nde, dini yalanlayan, muhtaçlara yardımdan kaçınan, riyakâr olup sehivkârâne namaz kılan ve son derece cimri bulunan bir şahsın o pek çirkin vaziyeti, ibret alınması için haber verilmektedir. 1. ve 2. âyet-i kerîmeleri şöyle tefsir edilmiştir:
“Ey Peygamber-i Zîşân!” veya “Ey akıl sahibi mütefekkir olan insan! Gördün mü?” Burada hitap yine Resûlullâh’a ve dolayısıyla umûmen hitaba kabiliyeti olan her bir kimseyedir. Yâni: Gördün mü, hâline vâkıf olup bildin mi o kimseyi ki, dini inkâr eder. Apaçık zâhir olan İslâm dininin hakkıyyetini, ulviyyetini tasdik etmez, küfür içinde yaşamaktan çekinmez. İslâm dinini inkâr eden şahıs, o kimsedir ki; yetimi itiverir. Yanından şiddetle kovar, ona bir hakaret nazarıyla bakar, onun bir ihtiyacını bertaraf etmeye yanaşmaz.
Bir rivâyete göre bu âyet-i kerîmenin bildirdiği kimse Ebû Cehil’dir. Şöyle ki: Ebû Cehil, bir yetimin vasîsi bulunuyordu. O yetim bir gün elbiseye ihtiyacı olduğundan Ebû Cehil’in yanına gelmiş, onda bulunan kendi malından bir şey istemişti. Ebû Cehil ise o yetimi fena bir surette kovmuş, onu itivermiş ve umursamamıştı. Kureyş’in ileri gelenleri de çocuğa “Muhammed’e git de malını alma husûsunda o, sana yardımcı olsun” demişler, onunla alay etmek istemişler. Yetim, onların maksatlarını bilmediği için Resûlullâh’a (s.a.v.) gelip yardımcı olmasını istemişti.
Peygamber Efendimiz aleyhissalâtü vesselâm, hiçbir muhtacı reddetmek âdeti olmadığı için, kalkmış onunla beraber Ebû Cehil’in yanına gitmişti. Ebû Cehil, buyurun, deyip merhaba etmiş ve yetimin malını vermişti. Kureyşliler bunun üzerine Ebû Cehil’e serzenişte bulunmuşlar, “Sen de sapıttın.” demişler. O, “Hayır, sapıtmadım ve lâkin onun sağında solunda birer mızraklı adam gördüm, vermezsem vuracaklar diye korktum.” demiş.
İbn-i Abbâs’tan (r. anhümâ) bir rivayette de, “Bu âyet-i kerîme, hem cimri hem ikiyüzlü, riyakâr bir münafık hakkında nâzil oldu” denilmiştir. Demek ki bu sûre, bunlar sebebiyle nâzil olmuşsa da hükmü onlara mahsus değil, kıyamete kadar böylelerin hepsine şâmildir.
Hicrî: 03Şâbân1445 Fazilet Takvim
SİTEDEKİ KONU BAŞLIKLARINI GÖRMEK İÇİN TIKLAYINIZ"
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder