كَانَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَقُولُ : للّٰهُمَّ إِنِّي أَعُوذُ بِكَ مِنَ الْأَرْبَعِ: مِنْ عِلْمٍ لَا يَنْفَعُ وَمِنْ قَلْبٍ لَا يَخْشَعُ وَمِنْ نَفْسٍ لَا تَشْبَعُ وَمِنْ دُعَاءٍ لَا يُسْمَعُ. (د)
رسول الله أفنديمز ( ﷺ ) شويله بيورورلردى : الله ، يم ، دورت شيدن صانه صغنرم : فايده ورمين علمدن ، ، خشوع دويمايان قلبدن ، دويمايان نفسدن و قبول اولمايان دعادن . "
Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem şöyle buyururlardı “Allâh’ım, dört şeyden sana sığınırım: Fayda vermeyen ilimden, huşû duymayan kalpten, doymayan nefisten ve kabul olunmayan duadan.”
(Sünen-i Ebû Dâvûd)
Hicrî: 17 Receb 1445 Fazilet Takvim
HUŞÛUNDAN KÖR ZANNEDİLEN ZÂT
Selef-i Sâlihîn içerisinde, kulluktaki kusur ve âcizliklerini itiraf ederek hayâ ve tevâzularından, senelerce başını semaya kaldırmayıp hep öne eğenler vardır. Bunlardan birisi de Peygamber Efendimizin (s.a.v.) hâl-i hayatlarında iken Müslüman olmuş fakat zât-ı şerîflerini görememiş olan pek muhterem zâtlardan Rebî’ bin Huseym Hazretleridir.
Rebî‘ bin Huseym rahimehullâh, zühd ve takvâda pek ileri idi. Öyle ki haram bir şey görmek korkusu ile çoğu zaman gözlerini kapalı tuttuğundan halk kendisini âmâ zannederdi. Yirmi sene kadar Ashâb-ı Kirâm’ın büyüklerinden İbn-i Mes’ûd (r.a.) Hazretlerinin evindeki ders halkasına devam etmiştir. Bir müddet sonra İbn-i Mes’ûd radıyallâhü anh’ın hizmetlisi, onu âmâ zannederek “Yakın arkadaşınız olan Rebî‘ bin Huseym, görme nimetinden mahrum bir adamcağızdır. Her ne vakit kendisine kapıyı açsam zavallıcığın gözlerini kapalı görürüm.” demişti. Bu söz, İbn-i Mes’ud (r.a.) Hazretlerinin hoşuna gidip uzunca bir müddet tebessüm etmiştir.
İbn-i Mes‘ûd (r.a.) Hazretleri, Rebî‘ bin Huseym’in bu fevkalade huşûundan çok hoşlandığı için çoğu zaman, “Ey Rebî‘! Eğer Resûlullah (s.a.v.) Efendimize yetişebilseydin, seninle halka karşı iftihar eder, seni ziyadesi ile sever ve seni gördüğünde tebessüm buyururdu.” diyerek onu methederdi.
Rebî‘ bin Huseym (r.a.), bir gün İbn-i Mes’ûd Hazretleri ile demirciler çarşısından geçiyorlardı. Rebi‘ (r.a.), körüklerin ateşin alevini üflediğini görünce Cehennem’i hatırlayarak o kadar korktu ki bayılıp yere düştü. İbn-i Mes’ud Hazretleri, namaz vakti girinceye kadar başucunda oturup beklediyse de ayılıp aklı başına gelmediğinden onu sırtına yüklenip kendi evine getirdi. Bu hâl tam bir gün devam ettiğinden başucunda oturup bekler ve yanında olanlara, bu baygınlığın Allah korkusunun alâmeti olduğunu söyleyerek onun takvâsını medh ü senâ ederdi.
Hicrî: 17 Receb 1445 Fazilet Takvim
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder