قَالَ اللهُ تَعَالَى : اٰمَنَ الرَّسُولُ بِمَٓا اُنْزِلَ اِلَيْهِ مِنْ رَبِّهِ وَالْمُؤْمِنُونَ كُلٌّ اٰمَنَ بِاللهِ وَمَلٰئِكَتِهِ وَكُتُبِهِ وَرُسُلِهِ لَا نُفَرِّقُ بَيْنَ اَحَدٍ مِنْ رُسُلِهِ ... (سورة البقرة، ۲۸٥)
الله تعالى شويله بيوردى ( مئالا ) : بيغمبر ، ربندن كندسينه إنديريلنه إيمان أتدى . مؤمنلرده ( إيمان أتديلر ) . هبسيده اللهه واونون ملكلرينه ، كتابلرينه وبيغمبرلرينه إيمان أتدى . ’ بز ، الله تعالى نيك بيغمبرلريندن هجبريسنيك آراسنى آيرمايز ( هبسينه إنانريز ) . ‘ ده ديلر . "
Allâhü Teâlâ şöyle buyurdu (meâlen): “ Peygamber, Rabb’inden kendisine indirilene iman etti, müminler de (iman ettiler). Hepsi de Allâh’a ve O’nun meleklerine, kitaplarına ve peygamberlerine iman etti. ‘Biz, Allâhü Teâlâ’nın peygamberlerinden hiçbirisinin arasını ayırmayız (hepsine inanırız).’ dediler…”
(Bakara Sûresi, âyet 285)
Hicrî: 16 Rabiulevvel 1444 Fazilet Takvim
İMAN VE İSLÂM NEDİR?
İman ile İslâm kelimeleri, lügat manaları bakımından birbirinden ayrılsalar da dînî hüküm itibariyle bunlar birdirler.
İman, lügatte; inanmak, bir şeyi kalp ile tasdik etmek manasındadır.
Dinimizde iman; Resûl-i Ekrem sallallâhü aleyhi ve sellem Efendimizin, Allâhü Teâlâ tarafından tebliğ buyurduğu katî sûrette bilinen bütün husûsları, katî olarak tasdik etmektir. Tasdik eden zâta, mümin denilir. Mesela biz, Cenâb-ı Hakk’ın birliğini, âhiret âlemini, Peygamberimizin Hâtemü’l-Enbiyâ (Peygamberlerin sonuncusu) olduğunu katî sûrette bilip tasdik ederiz. Bu cihetle bizler, Elhamdülillah, müminiz.
İmanın başlıca şartları altıdır. Bunlar; Allâhü Teâlâ’ya, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe ve kazâ ile kadere katiyen inanmaktan ibarettir.
İslâm ise lügatte; ihlâslı olmak, itaat etmek manasınadır.
Dinimizde ise Peygamber Efendimizin (s.a.v.) tebliğ ettiği her şeyi, lisan ve kalp ile kabul edip güzel görmekten ve Hak Teâlâ Hazretlerine itaat etmekten ibarettir.
İslâm’ın şartlarından beşine, İslâm’ın binası adı verilmiştir. Bunlar, Allâh’ımızın birliğini, Peygamber Efendimizin (s.a.v.) peygamberliğini, “Eşhedü enlâ ilâhe illallâh ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve rasûlüh” diye tasdik etmek, namaz kılmak, zekât vermek, oruç tutmak ve hac vazifesini ifa etmektir.
Netice olarak her mümin, Müslüman; her Müslüman, mümindir. Hepimiz dinimizin emirlerini, ilmihâl ve fıkıh kitaplarımızda yazılı olan şartlarına, esaslarına ve âdâbına uygun olarak yerine getirmekle mükellefiz. Bu emirlerden; Peygamberlerden evliyaya varıncaya kadar hiçbir bâliğ ve akıl sahibi muaf tutulmamıştır. İyi düşünelim! Bu emirler bize; hayat, akıl ve irade verip yaratılış gayemizi bildiren ve muhtaç olduğumuz her şeyi ihsan eden Hak Teâlâ’dandır! O, bizi bir ihtiyaç üzerine yaratmamıştır. Ancak kerem ve lütfunun yüceliğinden yaratmıştır.
Hicrî: 16 Rabiulevvel 1444 Fazilet Takvim
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder