قَالَ النَّبِيُّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ : ثَلَاثٌ مَنْ كُنَّ فِيهِ وَجَدَ حَلَاوَةَ الْإِيمَانِ أَنْ يَكُونَ اللهُ وَرَسُولُهُ أَحَبَّ إِلَيْهِ مِمَّا سِوَاهُمَا وَأَنْ يُحِبَّ الْمَرْءَ لَا يُحِبُّهُ إِلَّا لِلّٰهِ وَأَنْ يَكْرَهَ أَنْ يَعُودَ فِي الْكُفْرِ كَمَا يَكْرَهُ أَنْ يُقْذَفَ فِي النَّارِ. (ق)
بيغمبر أفنديمز ( ﷺ ) بيوردولر : شو أؤج شى كندسنده بولونان كمسه ( قلبنده ) إيمانين لزتنى بولور : الله ورسولونى ، باشقه هر شيدن دها جوق سومك ، سوديكى كمسي آنجق الله إيجن سومك و ( إسلام ، دان صكره ) كفره دونمي ، آتشه آطلمق كبى كريه ( جركين ) كورمك ( عقلا ودينن حوش كورمه مك ) . "
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular: Şu üç şey kendisinde bulunan kimse (kalbinde) imanın lezzetini bulur: Allah ve Resûl’ünü, başka her şeyden daha çok sevmek, sevdiği kimseyi ancak Allah için sevmek ve (İslâm’dan sonra) küfre dönmeyi, ateşe atılmak gibi kerih (çirkin) görmek (aklen ve dinen hoş görmemek).”
(Müttefekun Aleyh)
Hicrî: 17 Rabiulevvel 1444 Fazilet Takvim
İMANIN SAHİH VE MAKBUL OLMASI İÇİN
Dînî esasları sahîh sûrette (en doğru şekilde) öğrenip onları tasdik eden kimse, mümindir. Dili/lisanı ile de ikrâr etmesi, kelime-i şehâdeti söylemesi lâzımdır. Bu ikrâr ve şehâdet, şahıslar hakkında İslâm hükümlerinin yapılması için şarttır. Binâenaleyh bir kimse kalben tasdik ettiği hâlde lisanıyla ikrâr ve itirafta bulunmasa, hâli, Müslümanlar arasında meçhul olacağından hakkında İslâm hükümleri yerine getirilemez.
(Kelime-i şehâdet: Eşhedü enlâ ilâhe illallâh ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve rasûlüh. Manası: Ben şehadet ederim ki Allâhü Teâlâ’dan başka ilah yoktur ve yine şehâdet ederim ki Muhammed -sallallâhü aleyhi ve sellem- onun kulu ve resûlüdür.)
İmanın sıhhat ve makbuliyeti için üç şart vardır. Şöyle ki;
• İman, ye’s hâline yakın olmamalıdır. Yani bütün hayatı küfür ile geçen bir şahıs, sekerât-ı mevt hâlinde (ölümün şiddetli hâlleri içerisinde) ilâhî azâbın gözlerinin önünde tecelli etmeye başladığı bir anda iman etse, bu hâli, ye’s hâline yakın bir iman olacağından makbul olmaz.
• Mümin olan bir kimse, dinimizde inanılması zarûrî olan bir şeyi inkârda bulunmamalıdır. Mesela ibadetlerden her birini kabul edip güzel gördüğü hâlde yalnız hac gibi, zekât gibi bir ibadeti inkâr etmek veya kötülemek gibi bir alâmet gösteren kimse mümin sayılamaz.
• Mümin olan zât, dînî hükümlerin hepsini kabul edip güzel görmeli, hiç birinin îfâsında inat edip kibirlenmemelidir. Mesela; müminim diyen bir şahıs, Allâh’ımızın emrine muhalefet kastıyla bir ibadeti terk etse veya bir haramı helâl sayarak işlese imandan mahrum olduğunu göstermiş olur.
BEYİT:
Muhabbetten Muhammed oldu hâsıl
Muhammedsiz muhabbetten ne hâsıl.
(Allâhü Teâlâ bilinmeyi sevdi. Habîbi Muhammed Mustafâ’yı yarattı. Muhammed Mustafâ’nın muhabbeti olmayan sevgilerden ise makbul bir netice hâsıl olmaz.)
Hicrî: 17 Rabiulevvel 1444 Fazilet Takvim
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder