قَالَ النَّبِيُّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ : إِنَّ اللهَ جَعَلَ الْحَقَّ عَلَى لِسَانِ عُمَرَ وَقَلْبِهِ. (ت)
رسول الله أفنديمز ( ﷺ ) بيوردولر : محقق الله تعالى حقى ( عدالتى ) ، عمر ، يك لساننه وقلبنه يرلشتردى . "
Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: “ Muhakkak Allâhü Teâlâ hakkı (adaleti), Ömer’in lisanına ve kalbine yerleştirdi.”
(Sünen-i Tirmizî)
Hicrî: 25 Muharrem
1444 Fazilet
Takvim
HZ. ÖMER (R.A.) VE ASHÂB-I KİRÂM’IN TAKVÂSI
Emîru’l-müminîn Hazret-i Ömer radıyallâhü anh’ın hilâfeti zamanında İslâm dini fevkalâde süratle yayılmış, genişlemiş ve Hicâz ahalisi, ganimet malından çok istifade etmişti. Bu hâlde iken Hazret-i Ömer’in (r.a.) zühd ve takvâsı son derece yüksekti.
Bu güzîde haslet Hazret-i Ömer’e mahsus olmayıp Ashâb-ı Kirâm’ın hepsi böyleydi, tamamı hak ve hakikat üzere idiler. Zira Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem Hazretleri, ashâbını o yolda irşâd buyurmuşlardı. Bu husûsta şu hâdise misâl olarak verilebilir:
Hazret-i Ömer (r.a.), Kudüs-i Şerîf’i sulh ile fetih buyurduklarında Rumlar, Ebu’l-Cuayd ismindeki zâta müracaatla, “Müslümanlara saldırmak husûsunda ne dersin? Namaz ile meşgul oldukları vakitte silahları olmadığından onlara saldırabiliriz.” dediler.
Ebu’l-Cuayd, “Ey kavmim! Müslümanlara saldırmayınız! Eğer saldıracak olursanız onlara haber veririm! Siz, kıymetli mal ve metâlarınızı onlara gösteriniz. Zira dünya malına insan sabredemez. Bunları arzu edip alırlarsa hakkınızda zulmetmiş olurlar. Artık siz de istediğinizi yapabilirsiniz” dedi. Bunun üzerine Rumlar, kıymetli mal ve metâlarını caddelere ve sokaklara atıverdiler.
Müslümanlar, Kudüs’e girip çıktıkça bunları görürler, niçin böyle yaptıklarına şaşırırlardı. Fakat içlerinden birisi olsun bir şey almadığı gibi ellerini bile sürmediler ve birbirlerine, “Allâh’a hamd olsun ki bizi böyle kıymetli mallara mâlik bir kavmin diyarına vâris etti. Allâh’ın indinde dünyanın sivrisinek kanadı kadar değeri olsaydı, küffâra bir içim su vermezdi” derlerdi.
Ebu’l-Cuayd, Müslümanların takvâsını görüp anlayınca, Rumlara, “Cenâb-ı Hakk’ın Tevrat’ta ve İncil’de sıfatlarını bildirdiği kavim işte bunlardır. Bu derece hakka riâyet ettikçe kendilerine kimse yaklaşamaz” dedi.
Hâsılı; Ashâb-ı Kirâm, insanların içinde olsalar da bütün mesâi ve gayretleri Allâh’a ibadet ve Resûlüne itaat idi. Hâlis niyetleri ve hayırlı mesâileri, Allah indinde ve Resûlullah nezdinde ecir ve şefaate sebep olduğu gibi Allah yolunda hakkıyla cihâd ettiklerinden az bir zaman zarfında pek çok memleketler ve kıtalar İslâm dinine geçti. Gayretleri Allah için olduğundan himmet-i âlîleriyle İslâm dini süratle yayıldı.
”Hicrî: 25 Muharrem 1444 Fazilet Takvim
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder