13 Nisan 2022 Çarşamba

TEVEKKÜL, GAYRETİ TERK ETMEK DEĞİLDİR!


 

قَالَ اللهُ تَعَالَى : قُلْ لَنْ يُصِيبَنَٓا اِلَّا مَا كَتَبَ اللهُ لَنَا هُوَ مَوْلٰينَا وَعَلَى اللهِ فَلْيَتَوَكَّلِ الْمُؤْمِنُونَ. (سورة التوبة، ٥١)

الله تعالى شويله بيوردى ( مئآلا ) :  بزه ، الله تعالى نيك يازمش ( تقدير أتمش ) اولديغى شيدن باشقاسى آصلاإصابت أتمز . او ، بزم مولامزدر ومؤمن اولانلر آنجق الله تعالى يه توكل أتسنلر . "

Allâhü Teâlâ şöyle buyurdu (meâlen): “Bize, Allâhü Teâlâ’nın yazmış (takdir etmiş) olduğu şeyden başkası aslâ isabet etmez. O, bizim Mevlâ’mızdır ve mümin olanlar ancak Allâhü Teâlâ’ya tevekkül etsinler.”

(Tevbe Sûresi, âyet 51)

Hicrî:    12Ramazan   1443 Fazilet Takvim

 

TEVEKKÜL, GAYRETİ TERK ETMEK DEĞİLDİR!

 

Tevekkül, maksada erişmek için, maddî ve manevî sebeplerin hepsini yerine getirdikten sonra, neticesini Allâhü Teâlâ’dan beklemektir. Kişi, şayet maddî ve manevî sebepleri yerine getirdiği hâlde beklediğine ulaşamazsa, üzülmemeli, “Hakkımda belki bu daha hayırlıdır.” diyerek, kaderine razı olmalıdır.

Tevekkül, çalışmayı terk etmek, gayreti elden bırakmak değildir. Bilakis insanın, tabiî afetler gibi meydana gelmesine mâni olamayacağı, güç yetiremeyeceği hâllerden, Cenâb-ı Hakk’ın yardımına sığınarak lütuf ve ihsanına bel bağlayarak iş görmesidir. Kulun, âlemlerin Rabb’inden medet umarak, O’na güvenerek zorluklara göğüs germesidir. Tevekkül, insanın nefsini ihmal etmesi, iş görmemesi, hasta ve âciz bir kimse gibi durması değildir.

Âl-i İmrân Sûresi’nin 159. âyet-i kerîmesinde -meâlen-, “…Artık onları affet, onlar için af talebinde bulun. Ve onlar ile emr (iş) husûsunda müşâvere (istişare) yap. Sonra azmettiğin (karar verip hareket ettiğin) zaman da Allâhü Teâlâ’ya tevekkül et. Şüphe yok ki Allâhü Teâlâ, tevekkül edenleri sever.” buyurulmuştur.

Fahreddin Râzî Hazretleri, bu âyet-i kerîmenin tefsirinde şöyle yazmıştır: “Bu âyet-i kerîmede, tevekkülün, bazı kimselerin dedikleri gibi, insanın nefsini ihmal etmesi manasına gelmediğine işaret vardır. Zira öyle olsaydı, Allâhü Teâlâ’nın müşâvere ile emretmesi, tevekküle aykırı olurdu. Tevekkül, insanın görünen, bilinen sebeplere göre hareket etmesi, fakat kalben bunlara güvenmeyip Cenâb-ı Hakk’ın muhafazasına güvenmesidir.”

Nitekim, bir gün, bir a’râbî gelmiş, devesini bağlamadan Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem’in huzuruna girmişti. Peygamber Efendimiz (s.a.v.), “Deveni ne yaptın?” diye suâl ettiler. A’râbî, “Rabb’ime tevekkül ederek salıverdim.” diye cevap verdi. Resûlullah Efendimiz (s.a.v.), “Kalk, deveni bağla, sonra Rabb’ine tevekkül et.” buyurdular.

Hicrî:    12 Ramazan   1443 Fazilet Takvim

 

SİTEDEKİ KONU BAŞLIKLARINI GÖRMEK İÇİN TIKLAYINIZ"

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder