قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ : حَبِّبُوا اللهَ إِلَى عِبَادِهِ يُحِبَّكُمُ اللهُ. (طب)
رسول الله ( ﷺ ) بيوردولر : ( ورمش اولديغى نعمتلرى خطرلامقله ) الله تعالى ي قللارنه سودرينكى ، الله تعالى ده سزى سوسين . "
Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: “ (Vermiş olduğu nimetleri hatırlatmakla) Allâhü Teâlâ’yı kullarına sevdirin ki, Allâhü Teâlâ da sizi sevsin.”
(Taberânî, el-Mu’cemü’l-Kebîr)
Hicrî: 02 Safer 1443 Fazilet Takvim
HAKÎKÎ MÜSLÜMANLARI NUMÛNE-İ İMTİSÂL ALMALI
Müslüman olduklarını söyledikleri hâlde İslâmiyet’in güzel neticelerinden istifade edemeyen bazı kimselerin hâllerine bakıp, “Bu din, doğru bir yol arayanlar için gereken iyilikleri bulundurmaz” zannetmek doğru değildir. Zira bu kimselerin samîmî olmayan bağlılıkları ve şerʻ-i şerîfe muhalif hareketleri, onları elbette selâmete ulaştırmaz. İslâm dini, kendisine tâbi olanların ihtiyaçlarını gidermeye ve ahlâklarını güzelleştirmeye yeter. Müslümanların ıslâhı ve hâllerinin intizâmı, dinleri sayesindedir. Dinimize görünüşte bağlı olup da tamamen dine muhalif bir şekilde amel edenler bu salâha kavuşamazlar.
İslâm dini, hükümlerini tanımayan ve edebiyle edeblenmeyen kimselerin değil, bilakis hükümlerine tam yapışan ve dinimizin öğrettiği güzel ahlâk ile ahlaklananların iki dünyada saadet ve selamete ereceklerine kefil olmuştur. Kur’ân-ı Kerîm de, hadîs-i şerîfler de bunu bildiriyor. Hattâ Müslüman olduğunu iddia edip de her türlü azgınlık peşinde koşanların, İslâm’a bağlı olmayanlardan daha ziyade belalara uğrayacaklarını da dinimiz ilan etmektedir.
İslâm dinine mensup olduğu hâlde ondan istifade etmekten mahrum kimseler için şöyle bir misal verilebilir:
Bir kimse edeb, ahlâk ve sâlih amellerin hepsini açıklayan, anlatan çok kıymetli kitapların bulunduğu mükemmel bir kütüphaneye sahip olsa ve ömründe bir kere bile o kitapları açıp onlardan faydalanmamış olsa sırf bu kitapları biriktirmesi ve güzelce ciltlemesi sebebiyle ‘Mutlaka bu adam çok faziletli birisi olmalı. Yoksa şu kütüphanedeki kitapların hiçbir kıymeti yoktur’ diyebilir miyiz? Ne gezer! İslâm dini, okuyup anlamanın bile yeterli olmadığını, öğrenilen ilim ile amel edilmesi lâzım geldiğini -hattâ yapılan amelin de ihlâs ve samimiyetle yapılması gerektiğini- haber vermiştir. Kur’ân-ı Kerîm’de bu kimselerin hâli, koca koca kitaplar taşıyıp içindekinden haberi olmayan, istifade etmeyen merkebin hâline benzetilmiştir.
Hicrî: 02 Safer 1443 Fazilet Takvim
SİTEDEKİ KONU BAŞLIKLARINI GÖRMEK İÇİN TIKLAYINIZ"
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder